Recep ERÇİN – Özlem SARSIN – İZMİR
Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (ESİAD) 3. kez düzenlediği ESİAD Yatırım Zirvesi, iş dünyasını İzmir’de bir araya getirdi. Zirvede konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, ekonomi yönetiminin son dönemlerdeki istikrarlı politikaları sayesinde enflasyon ile mücadelede bir miktar başarı elde edildiğini söyleyerek, enflasyon beklentilerinde ve hizmet enflasyonundaki katılığın yavaş yavaş kırılmaya başlaması ve enflasyonla mücadele konusunda toplumsal mutabakat oluşmasını olumlu gördüklerini belirtti.
Enflasyon rakamlarında hedeflenen seviyelere gelinememiş olmasının bu süreçte hataya pay bırakmadığına dikkat çeken Turan, “Erken göreceğimiz bir faiz indirimi bu süreçte yakaladığımız başarının zedelenmesine ve sürecin uzamasına neden olabilir. Bunun maliyetini özellikle sanayi tarafından hem yüksek finansman giderleri hem de talebin yavaşlaması açısından hissetmeye başlamışken sürecin doğru yönetiminde çok ama çok dikkatli olmalıyız. Enflasyonla mücadele şimdiye kadar temel olarak para politikası kanalı ile yapıldı. Bu alanda atılan doğru adımların olumlu etkisini görmüş olsak da önümüzdeki yıl hedeflenen %21’lik enflasyona ulaşmak için mevcut politikalardan fazlası gerekebilir. Özellikle mali politikaların süreci daha iyi eşlik etmesini sağlamalıyız. Bu anlamda kamu harcamalarının daha sıkı kontrol edilmesi ve daha verimli alanlara aktarılması, kayıt dışı ekonomi ile mücadelenin çok daha güçlü yapılması önceliklendirilmelidir” dedi.
“Hedef volatiliteyi azaltmak olmalı”
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez de toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin bir ihracat makinesi olduğunu söyleyerek, “Ekonomi yönetiminin hedefi döviz kuru düzeyini örtük biçimde belirlemek değil volatiliteyi azaltmak olmalı” dedi. Aksi durumda ihracatçıların 3 yıl daha bu durumu yaşamasının ihracata ve yüksek teknoloji üretim hedefine zarar verebileceği uyarısında bulunan Sönmez, “Hedefimiz katma değerli üretim ve başta KOBİ’ler olmak üzere işletme verimliliğini artırmak olmalıdır. Cari açık ve yüksek enflasyon sorunlarının orta uzun vadede ancak bunlarla aşabiliriz” diye konuştu.
“Enflasyonda kalıcı iyimserlik oluşmadı”
Bununla birlikte Türkiye’nin ekonomik yapısını güçlendirmek için çözmesi gereken önemli konular bulunduğuna da değinen Sönmez, “Enflasyon ülkemizin en önemli sorunlarından biri olmaya ne yazık ki devam ediyor. Yeni ekonomi yönetimi tarafından atılan doğru adımlar, olumlu etkileri olsa da reel sektör ve hane halkında enflasyona dair kalıcı bir iyimserlik henüz oluşmuş değil. Merkez Bankamızın uyguladığı sıkı para politikasını elbette görmezden gelmiyoruz. Ancak şunu da biliyoruz ki enflasyonla mücadelede para politikası tek başına yeterli değil. Kayıt dışı ekonomi ile mücadele, eğitim ve finansal alanlarında kapsamlı yapısal reformlar esas olacaktır. Türkiye’nin önünde bu riskleri fırsata çevirmek için tarihi bir şans bulunuyor. Teknolojiye dayalı büyüme stratejisini benimsemek, yüksek katma değerli üretimi artırmak ve vergi adaletini sağlamak sürdürülebilir kalkınmasının anahtarıdır” dedi.
“Yapısal reformlar, büyüme hedeflerimizi hızlandıracak”
ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, zirvede yaptığı konuşmada uzun süredir mücadele edilen yüksek ve dirençli enflasyonun, iş dünyası olarak bu zorlu dönemde frene basmalarına ve yatırım kararlarını askıya almalarına yol açtığını söyleyerek, “Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in belirttiği gibi, 2025 yılının ikinci yarısından itibaren dezenflasyon sürecinin olumlu etkilerini daha net göreceğimizi umuyoruz. Bunun ülkemizdeki gelir dağılımdaki eşitsizliğin giderilmesine, erozyona uğrayan orta sınıfın yeniden güçlendirilmesine olumlu yansıması olacaktır. Bu süreçte yapısal reformların devreye girmesi, büyüme hedeflerimize çok daha hızlı ulaşmamızı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
Yatırım kararlarının hayata geçirilebilmesi için birincil unsurun finansmana erişim olduğuna da değinen Zorlu, “Artık konjonktüre bağlı olarak tüm dünyada alternatif ve yenilikçi finansman yöntemleri etkili oluyor. Finans kaynakları çok uluslu ve katmanlı bir yapıya dönüştü. İstikrar, güvenilir hukuk sistemleri ve sürdürülebilir gelişme ön şart haline geliyor. Bu bağlamda, hükümetlerin politika öngörülebilirliği ve kredibilit makroekonomik istikrar giderek önem kazanıyor. Dünyanın pek çok açıdan zor bir dönemden geçtiğini hepimiz biliyoruz. Bir yanda iklim değişikliği ile başa çıkarken, diğer yanda dijital dönüşümün hızına yetişmek zorundayız. Bu iki büyük dinamik, yatırım kararlarını ve ekonomi politikalarını yeniden şekillendiriyor. Küresel ölçekte karşılaştığımız bu zorluklara jeopolitik gerilimler ve ticaret savaşları da eklenince, tüm dünyada firmaların ve hükümetlerin daha stratejik adımlar atması kaçınılmaz hale geliyor” dedi.
“Yatırımcıya sağlanacak imkânlar daha net ortaya koyulmalı”
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, “2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Programı’nda açıklanan yıllık kamu yatırımlarının verimli sektörlerde yoğunlaştırılması, katma değeri yüksek yatırımların teşvik edilmesi, enerji bağımlılığını azaltacak politikaların ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesinin öncelikli hedefler arasında yer alması gerektiğine dikkat çekti. Özgener, “Bu alanlarda yoğun çalışmalar sürdürülürken, dijital dönüşüm ve yeşil ekonomi alanındaki gelişmeleri de dikkate alarak küresel rekabet gücümüzün arttırılması gerektiğini düşünüyorum” dedi. Özellikle yatırımcılara sunulan imkânların daha net ortaya konulması gerektiğini kaydeden Özgener, “Vergi ve teşvik politikaları; yatırımcıların kararlarını doğrudan etkileme gücüne sahip. Bu politikaların sık sık değişmemesi, vergi sisteminde yatırım dostu düzenlemelerin yapılması ve yatırım teşvik sisteminin de Türkiye’nin Sanayileşme Stratejisine uyumlu olarak planlanması gerektiği kanaatindeyiz” diye konuştu.
Tugay: Çaba göstermeye devam edeceğiz
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, toplantıdaki konuşmasında Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesi için çaba harcanırken, halkın da yoksullukla boğuştuğunu dile getirdi. Halkın adil olmayan bir sistemde ezildiğini ve buna göz yumulamayacağını söyleyen Tugay, iş dünyasının da desteklenmesi gerektiğini söyledi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak İzmir’de yatırım yapmak isteyen, üretimini artırmak isteyen, katma değerini yükseltmek isteyen herkesin yanında olduğunu söyleyen Tugay, “Ama ne yazık ki mevzuatımız yerel yönetimlere çok fazla yetki tanımıyor. Onun dışında siyasi baskı altında olduğumuzu da söylemek isterim. Ama biz de her türlü şart altında çaba göstermeye devam edeceğiz” diye konuştu. Başkan Tugay, İzmir’in kendini hangi alanda geliştirmesi gerektiğini, İzmir’in dinamikleriyle planladıklarını söyledi.
Dağlıoğlu: Yabacı şirketlerin tedarikinin %71’i yerelden
ESİAD’ın düzenlediği zirvede katılımcılara özel bir sunum yapan Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, Türkiye’de 80 binin üzerinde yabancı sermayeli şirketin faaliyette bulunduğunu bildirdi. Bu şirketlerin %71 oranında yerelden tedarik yaptıklarını belirten Dağlıoğlu, yabancı yatırımcıların Türkiye’nin ihracatının %30’dan fazlasını sağladığına dikkat çekti. Doğrudan ihracat dışında küresel değer zincirinde dâhil olan bu şirketlerin yerel tedarikçilerini de ihracatçı yaptığını %30’luk orana bunun dahil olmadığını ifade eden Dağlıoğlu, yabancı yatırımcıların AR-GE merkezi sayısının da 720’ye ulaştığını dile getirdi. Pandemiden sonra gelişen ülkelere giden doğrudan yatırımın artmaya başladığına dikkat çeken Dağlıoğlu, “Türkiye bu yatırımları alırken çevre ülkelerle kıyaslanıyor. 20 yıllık dönemde geniş coğrafyada %9,8’lik oranla en çok yatırım çeken ülke konumundayız. Son dönemde sanayi yatırımları hizmetlerin gerisinde kalmış. Türkiye açık ara sanayi, gıda ve tarımda lider, hizmetlerde de daha çok yatırım çekebiliriz. Sıfırdan yatırımlarda en çok yatırım çeken üçüncü, genişleme yatırım türünde açık ara lideriz. Bugüne kadar gelen doğrudan yatırımlar cari açığın % 40’ını finanse etmiş” dedi.
TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici: Kamu borçlanmasına bakınca not artışları sürecek
Türk Ekonomi Bankası Genel Müdürü Ümit Leblebici, kamu borçlanması dikkate alındığında Türkiye’nin not artışlarının devam edeceğini söyledi. Enerji hariç cari açıkta pozitif seviyelere gelindiğini belirten Leblebici, “Bu kadar yapısal ve hızlı pazar değiştiren başka ülke görmedim. Hep yabancıyı ülke içine çekmeye çalışıyoruz. Yurt dışı ortaklıklarda biz dışarıya gitmeliyiz. Sizin de gidip yurt dışında ortaklıklar yapmanız, satın almalar yapmanız gerekecek. Yabancı para likidite açısından bankalar da şirketler de hazırlıklı. Daha küçük işletmelerin sorunu var” dedi.
Enflasyonun aylık %2’lere oturduğuna dikkat çeken Leblebici, önümüzdeki yıl 27’lerde bir enflasyon görülebileceğini not etti. Problemin hizmet enflasyonu tarafında olduğunu ifade eden Leblebici, fiyat beklentilerinin geçen süreçte bozulduğunu fakat hizmette de yavaşlamaya başladığını dile getirdi. Leblebici, “Kamu borcunda problem yok. Hazine ihalelerini siz görmüyorsunuz ama biz her gün bakıyoruz. Bütün bankacılık ve banka dışı kesim için 15 milyarlık ihraçlar hiçbir şey değil” diye konuştu. Reel faiz yüksek olduğunda yatırım yapılmadığını anlatan Leblebici, “Makro önlemler almamız lazım. Bunlar verimlilikle ilgili projeler. AI/yapay zekâ tarafı acayip gelişiyor. Dünyada en çok hangi sektörde yatırıma ihtiyaç var derseniz enerjide olacak gibi. Yeni yatırım yapacaksanız bu tarafa bakmanız lazım” ifadelerini kullandı.
Nvidia’nın daha önce oyun bilgisayarları için ürettiği çiplerden para kazanırken artık veri merkezleri sayesinde para kazandığını anlatan Leblebici, “Nvidia Tayvan’a ürettiriyor. O da Hollanda’daki bir şirkete manike ürettiriyor. Bunların her birinin geliri yıllık 60 milyar dolar. Bizim BİST’tekilerin hepsinin yıllık kazancı 40 milyar dolar. Nvidia CEO’su Jensen Huang, 100 trilyon dolarlık bir ekonomi geliyor, diyor. Tayvan’da bütün o teknolojiler deneniyor. O endüstriyi ele geçiren 100 trilyon dolarlık ekonomiyi ele geçiriyor olacak” mesajlarını verdi.
“Enflasyon düşer. Bir 9 ay daha var” diyen Leblebici, “Kur artmalı diyenlere kötü haberim var. Oralar çok hareketlenmeyecek. Bankalar olarak biz de şiştik. Kredi vermek istiyoruz. Ekonomi tamamen yavaşlar. Şirketlerde sıkıntı olur mu? Kurumsalda olmaz. Kamu teşvikle birleşmeleri özendirebilir. Ama bazı sektörler çok kalabalık. Biz nasıl bir ülke olmak istiyoruz. Ekonomik olarak ne yapmak istiyoruz. Ortak söylem oluşursa düzenlemeler de öyle gelecek” dedi.