Donald Trump’ın 2024 başkanlık seçimlerini kazanarak 47. ABD Başkanı olmasının ardından, dünya sahnesinde karşılaşacağı zorluklar ile başa çıkabilmek nasıl bir yaklaşım sergileyeceği merak konusu oldu. Trump, 2021’de görevi devrederken, geride bıraktığı dünya ile bugün karşılaşılan dünya çok farklı bir noktaya geldi.
Küresel sorunlar; Rusya’nın Ukrayna ile savaşı üçüncü yılına doğru ilerlerken, Orta Doğu’daki kaos, İsrail’in Hamas, Hizbullah ve İran ile olan çatışmalarıyla derinleşti. Aynı zamanda, Amerika’nın Çin ile olan büyük güç mücadelesi ile en gergin dönemini yaşadı.
Trump’ın bu son derece karmaşık sorunlara nasıl bir yaklaşım sergileyeceği merakla beklenirken, tutumuyla dünya genelindeki gelişmelerin nasıl şekilleneceğini de belirleyecek gibi görünüyor.
AVRUPA
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş başlamasının ardından ABD Başkanı Donald Trump, Rusya-Ukrayna savaşının başlamamış olacağını ve eğer tekrar başkan seçilirse çatışmayı aniden durdurabileceğini belirtti. Ancak bu iddiaları destekleyecek somut bir plan açıklamaktan kaçındı. Wall Street Journal’ın, Trump’a yakın üç kaynağa dayandırdığı haberine göre, Trump, Kiev’e NATO üyeliğini engelleme teklifini değerlendirdi.
Wall Street Journal’in haberine göre Trump’ın planında, Ukrayna’nın NATO üyeliği en az 20 yıl boyunca ertelenecek ve bunun karşılığında Kiev’e kârlı silah anlaşmaları yapılması yer aldı. Haberde, söz konusu teklif ile Ukrayna’nın doğusundaki yüzde 20’lik bir bölgenin savaşın dondurulması amacıyla tampon bölge olarak kullanılması düşündüldü. Tampon bölgenin ise askerden arındırılması planlandı.
Ancak, söz konusu tampon bölgenin nasıl denetleneceği, kim tarafından yönetileceği ve bu süreçte ABD askerlerinin yer alıp almayacağına dair kesin bir bilgi belirtilmedi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, topraklarının Rusya’ya bırakılmasına karşı çıkarak, “Putin’e herhangi bir taviz vermek, Ukrayna için kabul edilemez ve Avrupa için intihar olur” şeklinde sert bir açıklama yaptı.
İngiltere, Fransa ve Almanya, Ukrayna’ya ne olursa olsun destek vereceklerini duyururken Kiev yönetimi de Rusya’ya toprak tavizi verilmesini reddetti.
Analistler, Washington’un Avrupa ile olan ilişkilerini ciddi şekilde zayıflatacağı ve NATO’nun meşruiyetini sorgulamasına yol açabileceğini belirtti.
Donald Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması, Avrupa Birliği (AB) için sadece Ukrayna ve NATO değil, aynı zamanda ticaret ve ekonomik ilişkilerde de endişelere yol açtı.
Trump’ın iktidara gelmesiyle, finans ve sanayi sektörlerinde Biden yönetiminin uyguladığı düzenlemelerin gevşetilmesi, bankacılık ve kripto para piyasalarında deregülasyon ile vergi indirimleri beklenildiği bildirildi.
Trump bir önceki döneminde, AB’den gelen çelik ve alüminyuma gümrük vergisi koymuş, bu da Avrupalı ülkelerin ABD ürünlerine misilleme yapmasına yol açmıştı. Şimdi ise Trump, ABD’ye ithal edilen tüm mallara yüzde 10’luk bir gümrük vergisi getirmeyi öneriyor.
İNGİLTERE
Daily Mail’de yer alan habere göre, Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesinin ardından, ABD’li üst düzey bir analist, Trump’ın İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ı “hafif solcu” olarak göreceğini ve ona güvenmeyeceğini söyledi.
Trump’ın Starmer’ı müzakere konusunda bir “acemi” olarak değerlendireceğini belirten analist, Starmer, Eylül ayında New York’ta Trump ile arayı düzeltmeye çalışmasına rağmen Trump’ın Starmer ile önemli gerilimler yaşanacağını öngördüğünü belirtti.
ABD seçimleri sırasında birçok İşçi Partisi aktivistinin Demokrat aday Kamala Harris’e yardım etmek amacıyla ABD’ye uçmasının ardından, İşçi Partisi lideri Keir Starmer, Trump tarafından oldukça soğuk karşılandı.
ÇİN
Donald Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması, ABD ile Çin arasındaki rekabetin daha da şiddetleneceği bir dönemi işaret eti. Trump, Amerika’nın Çin tarafından üretilen ve ihraç edilen ürünlere olan bağımlılığını önemli ölçüde azaltma niyetini açıkça ifade etti.
Trump’ın planları arasında, Çin’den gelen elektronik, çelik ve ilaç gibi belirli ürünlere yüksek gümrük vergileri getirerek ithalatını aşamalı olarak durdurma yer aldı. Trump ayrıca, Çinli şirketlerin Amerikan gayrimenkullerini satın almasını ve enerji ile teknoloji altyapısına yatırım yapmalarını engellemeyi hedefledi.
Çin Dışişleri Bakanlığı, Trump’ın başkanlık zaferine verdiği yanıtta, ABD ile ilişkilerin karşılıklı saygıya ve “kazan-kazan işbirliğine” dayalı olarak ele alınacağını belirterek diplomatik bir açıklama yaptı.
TAYVAN
2024 yılında yeni lider olarak göreve başlayan Lai Ching-in, egemenlik yanlısı söylemleriyle Pekin’i defalarca kızdırdı. Çin ve Tayvan arasındaki gerginlik, Pasifik’teki tansiyonun sık sık yükselmesine sebep oldu.
Trump’ın, Tayvan’ın gelişmiş yarı iletken endüstrisinin işlerini Amerika’dan uzaklaştırmasından şikayet ederek Tayvan’ın savunma masraflarını karşılamak için ABD’ye ödeme yapması gerektiğini belirtti.
Tayvan, Çin’in son dönemde artan saldırgan tutumu karşısında Donald Trump’ın ‘koruma’ parası talebini ciddiye aldığını gösterme ihtiyacı hissedebilir.
KUZEY KORE
İkinci dönemindeki Trump’ın Asya’da karşılacağı en büyük zorluklarından biri Kuzey Kore ile ilişkiler olacak.
2018’de Singapur’daki zirvede Kim Jong Un ile yüz yüze gelen Trump, Kuzey Kore lideriyle görüşen ilk ABD başkanı olarak tarihe geçmişti. Bu zirve, Washington’un Kuzey Kore’yi meşru bir devlet olarak tanıdığı bir dönüm noktası olmuş, ikili ilişkilerde dramatik bir değişime yol açmıştı.
Ancak 2019’daki görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Kim, nükleer testler konusundaki moratoryumu kaldırarak silahlanma ve nükleer genişleme kampanyasına hız verdi. Son olarak, Putin ile yeni bir savunma anlaşması imzalayan Kim, Rusya ile ilişkilerini güçlendirdi ve Ukrayna’daki çatışmada Kuzey Koreli askerlerin yer alması, ABD’nin Kuzey Kore’ye yönelik yaklaşımını daha da karmaşık hale getirdi.
ORTA DOĞU
Trump, Orta Doğu’daki savaşları sonlandırma sözü vermiş olsa da, İsrail’in Gazze’deki Hamas ve diğer Filistinli gruplarla, Lübnan’da Hizbullah ile sürdürdüğü çatışmalar ile İran’la gerilen ilişkiler, bu söylemi birçok cephede sınayacak.
Trump’ın İran’a karşı daha sert bir tutum benimsemesini bekleyen analistler, Ancak, Trump’ın İsrail’in Gazze ve Lübnan’daki askeri saldırılarına devam etmesine izin verip vermeyeceği ya da Netanyahu’yu çatışmayı hızla sona erdirmeye zorlayıp zorlamayacağı konusunda görüş ayrılıkları yaşadı.
Trump, başkanlığının ilk döneminde, İran’a karşı sert bir yaklaşım sergileyerek, Tahran’ın nükleer faaliyetlerini kısıtlamak için tasarlanan JCPOA nükleer anlaşmasından ABD’yi geri çekti ve İran’ın ekonomisini hedef alan ağır yaptırımlar uygulamaya başladı.
Analistler, Trump’ın ikinci döneminde de yaklaşımının yumuşamayacağını belirtse de, yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın, daha ılımlı bir tavır takınacağı değerlendirmesinde bulundu.
Pezeşkiyan, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında Batı ile yeniden ilişki kurma ve işbirliği yapma sinyalleri verirken, Trump yönetiminin İran’a daha istikrarlı bir yaklaşım sunabileceği yönünde bazı umutlar doğdu.
Ancak, Pezeşkiyan’ın Trump ile ne kadar yakın bir ilişki kurabileceği, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in etkisiyle şekillenecek.
LATİN AMERİKA
Trump, başkanlık kampanyasında “güney sınırını güvence altına alma” ve yasadışı göçmenleri sınır dışı etme vaatleriyle dikkat çekmişti. Demokratların, Trump’ı ırkçı olarak nitelendirme çabalarına rağmen Trump, Latin Amerika kökenli oyların yüzde 46’sını alarak büyük bir başarıya imza attı ve ve göçle mücadeleyi öncelik sırasının en üstüne koyacağına dair sinyaller verdi.
Trump, Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın ABD karşıtı söylemlerine rağmen Latin Amerika’da başka müttefikler edinebilir.
Meksika’nın yeni başkanı Claudia Sheinbaum, sınır güvenliğini artırma ve yasadışı göçü azaltma yönünde daha sert adımlar atması beklenen Trump yönetimiyle işbirliği yapmak zorunda kalabilir. Arjantin lideri Javier Milei ise, ülkesindeki enflasyonu kontrol altına alabilmek için Trump ile yakın temas sağlayamaya çalışabilir.