Muhabirin sorularına öyle bir özgüvenle cevap veriyor ki…
Oturuşundan emin, sözlerinden emin.
Sanki sattığı sızma zeytinyağı dünya şampiyonu olmuş.
Sanki zeytini o yaratmış gibi.
Öylesine bir mağrurluk.
Muhabir soruyor:
-Halil bey, tüketici sizin markanızı neden tercih etsin? Bize somut olarak anlatır mısınız?
İki elini dev makam masasına koyup şöyle diyor:
-Çünkü biz paradan, maddiyattan önce kaliteye önem veriyoruz. Kalitede öncüyüz.
-Kalite derken…
-Tamamen organik doğal ürünlerimiz. Cenab-ı Allah’ın verdiği doğallıkta, hiçbir katkı maddesi olmadan. İlaç katılmadan özenle paketlenip doğrudan tüketiciye gidiyor.
İşte bu konuşmadan 2 ay sonra Tarım ve Orman Bakanlığı’nın “Sağlığı tehlikeye düşürecek ürünler listesi”nde bir marka dikkatimi çekiyor.
Halil Bey’in markası.
Dönüp YouTube’dan söyleyişiyi bir daha izliyorum.
Evet o…
Aydın’daki fabrika.
Yahu bir insan nasıl bu kadar net ve pervasız konuşabilir.
Dönüp bir kez daha izliyorum.
“Ürünlerimiz tamamen organik. Hiçbir katkı maddesi yoktur” sözünü söylerken Halil Bey’in yüz ifadesine bakıyorum.
İnanılır gibi değil. Gözümüzün içine bakarak yalan söylüyor.
Çünkü önceki hafta bakanlığın yayınladığı listede o marka şöyle geçiyor:
Gök… bitkisel sıvı yağ…
“Gıdada kullanıma izin verilmeyen boya tespiti…”
Yani…
Yani Halil Bey, “Katkı maddesi yok” dediği bitkisel yağa resmen boya katmış.
ÖNÜNE GELEN DOĞAL VE ORGANİK
Halil Bey bu duruma ne cevap verecek doğrusu çok merak ediyorum.
Cezayı ödeyip devam mı edecek?
Yoksa “Köfteci Yusuf” gibi, “Beni çökertmek için tuzak kuruldu” mu diyecek?
Ben burada Halil Bey’in markasını deşifre etmek istemedim.
Çünkü cezaları ödeyip sahtekârlığa devam edenler var. Bir de ders çıkartıp tövbe edenler.
Umarım Halil Bey YouTube’daki videosunu izler ve kendisinden utanıp tövbe eder.
Aslına bakarsanız, bu listeden yalnızca bir örnek.
Taklit edilen, katkı maddesi kullanılan bu sahtekârlıkların büyük bölümünde ortak bir söz var.
Hemen hepsinin başında “doğal ve organik” ifadesi var.
O yüzden başlığa;
“Doğal organik ve yüzde yüz sahte” dedim.
Elbette namusuyla bu işi yapan markaları ayrı tutuyorum.
Ama artık hangi ürün için “doğal ve organik” diye bas bas bağırılıyorsa.
Durup düşünüyorum…
GOURMET MODASI VE KARGOYLA TESLİM
Tabii pandemiyle birlikte olayın başka boyutları da ortaya çıkmıştı.
Kargoyla sipariş.
Web siteleri açıldı. Tarladaki ürünlerden rengarenk canlı ve harika fotoğraflar konuldu.
Tarladan ürün toplama görüntüleri.
“Kargo bedava” anonsları.
Ve etkileyici “batı kokan” isimler.
Bir bakıyorsunuz;
Anadolu’nun bir köyünde zeytin hasadı görüntüleri ve ardından gelen anons:
“Yüzde yüz doğal ürünümüz. Markamız falanca GOURMET…”
Yahu sen Anadolu’da bir köyden yayın yapıyorsun.
Gourmet de nereden çıkıyor?
Yükselen hayat pahalılığı ile birlikte “ucuza yönelme” eğilimi de bu sahtekârların iştahını kabartıyor.
“İnternetten ucuz mal” furyası.
Arkadaşlar bu olaylar bize gösteriyor ki;
Bizim çok ciddi bir “ahlak” sorunumuz var.
Enflasyon bu ahlaksızlığı iyice körüklüyor.
İnsanın yiyeceğine kimyasal karıştıranların gözümüzün içine baka baka yalan söylemesini başka nasıl anlatacağız…
“Beyaz et sağlıklı et” diye reklam yapıp yanlarından geçen dereyi atıklarıyla zehirleyenlerin bu tavrını başka nasıl tanımlayacağız.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu “ifşa sistemi”ni yüzde yüz destekliyorum.
Sürekli olarak takip edeceğim.