Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) Yönetim Kurulu Başkanı Emine Erdem, ekonomideki belirsizliklerin, iş dünyasının uzun vadeli planlar yapmasını zorlaştırdığını vurgulayarak “Özellikle finansman maliyetlerindeki artış ve küresel konjonktür, işletmelerin stratejik kararlarını sık sık gözden geçirmesine neden oluyor” dedi. Emine Erdem ile reel sektörün sorunlarını konuştuk.
ENFLASYON TEMEL SORUN
2024’ün sonuna geldik, SEDEFED üyeleri açısından nasıl bir yılı geride bırakıyorsunuz, sizi en çok zorlayan alanlar neler oldu?
SEDEFED çatısı altında 34 sektörden 50 sektörel dernek yer alıyor. 13 bin iş insanını ve işletmeleri temsil ediyoruz. 2024, iş dünyası açısından özellikle son iki yıldır devam eden finansman sorunlarının devamı niteliğinde bir yıl oldu. Artan maliyetler, finansmana erişim zorlukları, uluslararası piyasalardaki belirsizlikler, dünya genelindeki savaşlar ve jeopolitik gerilimler üyelerimizi ciddi şekilde etkiledi. Bazı işletmeler kapasitelerini düşürüp faaliyetlerini sınırlandırdı. Bu yıl üyelerimizin en büyük sınavlarından biri de Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sürecindeki yatırımların aksaması oldu. 2024 yılı, iş dünyamız için yalnızca zorlukların değil, aynı zamanda çözüm üretme kapasitemizin sınandığı bir yıl olarak hafızalara kazındı. Karşı karşıya olduğumuz bu tablo, ekonomik yapımızda köklü reformların artık ertelenemez bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.
Merkez Bankası yıl sonu enflasyon hedefini yukarı yönlü güncelledi. Ne oldu da enflasyon bu kadar yüksek geliyor?
Enflasyonun bu kadar yüksek olmasının temel nedenleri fiyatlama davranışının bozulması, gelecek korkusu nedeniyle talebin öne çekilmesi, yüksek faizlerin yüksek gelirli kesimin harcamalarını artırması ve ekonomide yapısal dengesizlikler olarak sıralanabilir. “Konut-su-elektrik-gaz-yakıt”, “ulaştırma”, “lokanta-otel”; bu üç alan, yüzde 48’lik enflasyonun yüzde 21.5’ini oluşturuyor. Hizmet fiyatlarındaki bu artış, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışı üzerinde doğrudan bir baskı yaratıyor. 350 milyar dolara yakın ithalatımız üretim maliyetlerini yükseltirken tarım ve sanayi gibi kritik sektörlerdeki düşük verimlilik bu baskıyı artırıyor. Özellikle enerji ve hammadde maliyetleri gibi girdilerde yaşanan artışlar, enflasyonu daha da yukarı çekiyor. Enflasyonu kontrol altına almak için kısa vadeli önlemlerden ziyade ithalat bağımlılığını azaltacak, sanayi ve tarımda verimliliği artıracak reformları hayata geçirmek şart. Aksi takdirde enflasyon, temel ekonomik sorunlarımızdan biri olmayı sürdürecek.
Uygulanan ekonomi politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekonomi politikalarında dengeleri yeniden sağlama çabası görülse de bu süreç iş dünyası için ciddi zorluklar barındırıyor. Sanayi üretiminde yaşanan yavaşlama ve finansman maliyetlerinin artması da bunu gösteriyor. Sanayi ve üretim kapasitesini artırmaya yönelik teşviklerin artırılması, ithalata bağımlılığın azaltılması ve yüksek katma değerli üretime geçişin hızlandırılması gerekiyor.
Baskılanan kur seviyesi dolayısıyla ihracatçılar rekabet kaybı yaşıyor. Bütçe açığı ise dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli alan. Kamu harcamalarında disiplin sağlanması ve bütçe dengesinin yeniden oluşturulması kritik öneme sahip. Bu tablo, belirsizliklerimizin devam ettiğini gösteriyor.
REKABETÇİLİK DÜŞÜYOR
Artan girdi maliyetlerini düşündüğümüzde gelecek dönemde reel sektörü neler bekliyor?
Girdi maliyetlerindeki artış, üretici firmaların kârlılıklarını sınırlayıp operasyonel sürdürülebilirlikleriyle ilgili risk teşkil ediyor. Üstelik bu durum, reel sektörün artan maliyetlerin üretim süreçlerine getirdiği baskıyla mücadele etmeye devam edeceğini de gösteriyor. Bu kapsamda gelecek dönemde firmaların rekabetçi kalabilmesi için ekonomik öngörülebilirliğin sağlanması ve destek mekanizmalarının güçlendirilmesi son derece kritik.
Son dönemlerde üyelerinizden özellikle hangi alanlarda şikâyetler alıyorsunuz?
Üyelerimizin yaşadığı zorlukların başında finansmana erişim güçlüğü ve artan maliyetler geliyor. İhracat odaklı sektörlerde maliyet baskıları öne çıkarken tarım sektöründe verimlilik sorunları, inşaat sektöründe artan maliyetler ve talep daralması, teknoloji sektöründe ise belirsizlikler nedeniyle yatırım bulma zorlukları sıklıkla dile getiriliyor.
YÜKSEK MALİYETLERLE UĞRAŞIYORUZ
Yüksek maliyetlerde borçlanmaya başlayan firmaların kredi geri ödeme zamanları yaklaştı. Bunu da düşününce reel sektörü nasıl günler bekliyor?
Firmaların artan maliyetler ve finansman yüküyle başa çıkmaya çalıştığı bir dönemdeyiz. Özellikle yüksek borçlanma maliyetleri, nakit akışlarında zorluk yaşayan işletmeler için risk oluşturuyor. Bu nedenle borç yapılandırma süreçlerinin kolaylaştırılması ve uzun vadeli finansman imkânlarının sunulması kritik öneme sahip. Eğer ekonomide öngörülebilirlik artar ve düşük maliyetli finansman imkânları da sağlanırsa konkordato ve iflas riski azaltılabilir.
HANELERİN ALIM GÜCÜ OLUMSUZ ETKİLENECEK
İktisatçılar 2025’in daha zor geçeceğini söylüyor. Sizin öngörüleriniz nelerdir?
2025 yılı hem yerel hem de küresel dinamikler açısından zorlu bir yıl olacak gibi görünüyor. Özellikle küresel ekonomik kaygılar ve yurtiçinde yüksek seyreden enflasyon nedeniyle iş dünyasının maliyet kontrolünü ön planda tutmaya devam edeceğini düşünüyorum. Hanehalkı alım gücü de olumsuz etkilenecek.
Çözüm için öncelikle mali disiplini sağlamak, enflasyonla mücadelede kararlı politikalar uygulamak gerekiyor. Üretim maliyetlerini düşürecek yapısal reformların hayata geçirilmesi, yerli üretimin teşvik edilmesi, bu kapsamda yenilikçi ve yüksek katma değerli üretim modellerine geçiş sağlanmasını elzem görüyorum. Ancak bunların hepsinin ötesinde bizim güven iklimini oluşturmamız gerekiyor. Bu da sadece ekonomi ile ilişkili değil. Eğitimden sağlığa, yargıdan toplumsal cinsiyet eşitliğine her alanda güven gerekiyor. Her alanda liyakatli, şeffaf ve adil bir anlayışa ihtiyacımız var.
PLAN YAPMAK ZOR
Belirsizlikler ve yaşanan kriz nedeniyle sizler iş yapış biçimlerinizi nasıl değiştiriyorsunuz?
Ekonomideki belirsizlikler, iş dünyasının uzun vadeli planlar yapmasını zorlaştırıyor. Özellikle finansman maliyetlerindeki artış ve küresel konjonktür, işletmelerin stratejik kararlarını sık sık gözden geçirmesine neden oluyor. İşletmeler, planlarını daha esnek bir yapıda sürekli revize ederek bu belirsizliklere uyum sağlamaya çalışıyor. SEDEFED olarak biz de bu süreçte dayanıklılığı artırmak adına işbirliğini ve bilgi paylaşımını önceliklendiriyoruz. Ayrıca kadın girişimciliği gibi projeleri destekleyerek ekonomik büyümeye kapsayıcı bir perspektifle yaklaşmayı sürdürüyoruz.