Oluşturulma Tarihi: Kasım 23, 2024 07:00
10 bebeğin ölümünden sorumlu tutulan ‘yenidoğan çetesi’yle ilgili davada ifadesi alınan tutuklu sanık 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, hasta nakilleri karşılığında Şafak Hastanesi’nden bir kez 67 bin 500 lira, sonrasında 47 bin lira aldığını söyledi.
‘Yenidoğan çetesi’nin yargılandığı davanın 5. gününde sanık savunmaları alınmaya devam edildi. Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce yaklaşık 500 kişilik adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın dünkü oturumuna Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 42 sanık ile avukatları hazır bulundu.Çok sayıda avukat ve basın mensubunun izlediği duruşmaya TBMM İnsan Hakları Komisyonu İnceleme Başkanı ve AK Parti Milletvekili Derya Yanık ile komisyon üyesi CHP, Saadet Partisi, MHP, İYİ Parti ve DEM Partili vekiller de gözlemci olarak katıldı.
PARA KAZANDIM
İlk olarak savunma yapan ve örgüt yöneticiliği ile suçlanan 112 ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir, özetle şunları söyledi: “Suçlamaları kabul etmiyorum ancak hasta yönlendirerek para kazandığımı kabul ediyorum. Şafak Hastanesi’nden 67 bin 500 lira ve sonrasında 47 bin lira civarı para aldım hasta naklettiğim için. İstanbul’da yalnızca 4 küvözlü ambulans bulunuyor. Tıp merkezine hastalar bildirildiğinde hastaların alınması 2-3 saat sürmektedir. Hastanın yoğun bakımı olan merkeze gitmesi 5-6 saat sürmektedir. Tıp merkezi hasta sevklerini uzun sürede halletmek istemedikleri için bizle iletişime geçmektedir. Ambulans, 112 çağrı merkezinden protokol numarası alınarak çıkarılmaktadır. Bu hastaneler ambulansı gönderdiği zaman protokol numarası alıp yönlendirmekte, sevk süresi 6 saat yerine 30 dakikada tamamlanabilmektedir. Hasta menfaatine daha uygundur. Hastanın bilgisayar ortamında mail olarak iletilmesi yaklaşık 30 dakika sürmektedir. Bizle iletişime geçerek hasta kabulü iki doktorun görüşmesiyle kısa sürede gerçekleşmektedir. Tüm sevkler 112 bilgisinde gerçekleşmektedir. Yer bulunamadığı takdirde şahsen arandığımı belirtmek istiyorum.”
SAVCIYI SUÇLADI
Özdemir, savunması sırasında soruşturma savcısını suçladı: “Adım yalnızca Kaya bebeğin ölümüyle ilişkilendiriliyor. Diğer ölümlerde geçmediği halde Savcı Yavuz adımı 10 bebeğin ölümüne dahil edip korkunç tablo yaratmıştır. Kaya bebeğin sevki söz konusu değildir. Gebe sevkleri yalnızca devlet hastanelerine yapılır. Hiçbir hastane bu vakayı kabul etmedi, ben devreye girip Fehmi Alperen ile görüşerek hastaneye kabul edilmesini sağladım.” Soruşturma savcısına sık sık art niyetli diyen sanığı uyaran mahkeme başkanı, “Savcı görevini yapıyorsa bu art niyet midir, görevini yapmasın mı?” diyerek tepki gösterdi.
Örgüt yöneticiliği suçlamasıyla yargılanan doktor İlker Gönen ise “Bebek Kerem, ben bu hastada kalp masajı yaptırmama ile suçlanıyorum, ötenazi ile suçlanıyorum. Çocuk oksijensiz doğuyor. Müdahale bitince beni arıyorlar, hocam dönmüyor bıraktık. Ben de dosyada gösterelim diyorum ama uzman görüşünü hazırlayan yalancı diyor ki kalp masajı yaptırmadı. Epikrizde 1 saat kalp masajı görünüyor. Nerede ötenazi? Benim yüzümden 47 kişi bebek katilliğiyle suçlanıyor” diyerek suçlamaları kabul etmedi.
O DOKTOR DA SAVUNMA YAPTI: BEBEK DURSUN ÇIKMADAN ‘EX’ OLSUN DEMİŞLERDİ
İki hemşire arasında geçen bir telefon konuşmasında, “Şu bebek ex oluyorsa Dursun çıkmadan olsun, akşam Galatasaray’ın maçı var” sözleri iddianameye girmişti. Konuşmadaki o doktor, tutuklu Dursun Eryılmaz dün hâkim karşısına çıktı. Eryılmaz, konuşmanın sorulması üzerine “Ben o hastanede belli saatlerde çalışıyordum. Bebek de zaten ben çıkmadan, saat 14.00 sıralarında ex oldu” cevabını verdi. Fırat Sarı ve İlker Gönen arasındaki tapelerde geçen 80 bin lira karşılığında diplomasını başkalarına kullandırttığı iddiaları da sorulan sanık Eryılmaz, “Değil 80, 180 de verseler kullandırtmazdım. Böyle bir şey teklif edilmedi, edilse de kabul etmezdim” dedi.
5 GÜNÜN ANALİZİ: İTİRAFÇI DA VAR MUHBİR DE
Hasta bebekler üzerinden SGK’yı dolandırırken bebeklerin ölümüne sebep olmakla suçlanan sanıklar 5 gün boyunca savunma yaptı. Mahkeme heyeti ve avukatlar tarafından sorgulandı. Vatandaşlar, barolar, siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşları davaya yoğun ilgi gösterdi. Sabah başlayan celseler geç saatlere kadar sürdü. Telefon konuşmaları, ifadeler, raporlar ortaya döküldü. Tartışmalar, gerginlikler, gerilimler oldu. Sanıklar genel itibarıyla soğukkanlıydı. Hiçbirinde üzüntü, telaş, tedirginlik emaresi yoktu. Hazırlıklı gelmişlerdi. Savunmalarına ezber metin okur gibi başladılar. Çapraz sorgu başlayınca çoğu tıkandı. Açıklayıcı cevaplar veremediler. Özellikle telefon tapeleri çoğunun açıklayamadığı ifadelerle doluydu. Bebekler tapelerde sanki “ürün” gibi geçiyordu. “Para”, “bebek”, “sevk”, “epikriz”, “yoğun bakım” en çok duyduğumuz kelimelerdi.
GÖZLER HEP ÜSTÜNDEYDİ
Fırat Sarı suçlamaların odağında. Duruşmalar boyunca da gözler onun üzerindeydi. İlk günler gergin ve donuktu. Sona doğru gevşedi, ortama alıştı. Her sanığın savunmasında adı geçiyordu. Ya para alan ya para verendi. “İşletme” dediği kendi yoğun bakımlarını doldurmak için herkes seferber olmuş.
SANIK SANIĞA KARŞI
Sanıklar birkaç gruba bölünmüş. Doğukan Hakan Taşçı ve Hasan Basri Gök itirafçı niteliğinde. Anlattıkları diğer sanıkları rahatsız ediyor. Deniz Korkmaz ise hem sanık hem muhbir. Soruşturmayı başlatan CİMER ihbarını o yapmış. Ancak vicdanı değil intikam hırsı öne çıkmış gibi. Fırat Sarı ve İlker Gönen suçlamaların merkezinde. Biri düşerse diğeri de batar. Sımsıkı dayanışmaları zaten kaçınılmaz. Sarı’nın sağ kolu ambulans şoförü Gıyasettin de onlarla kader birliği içinde. Sarı’nın eski sevgilisi Cansu Akyıldırım ve Tuğçe Toptemel de bu safta görünüyor. Serdar Yüksel de suçunu inkâr edemeyenlerden. 12-13 kez “sevk parası” aldığını kabul ediyor. Bu da bazı suçlamaların sağlaması niteliğinde.
FIRAT SARI BULUŞMA NOKTASI
Diğer sanıklar da teker teker kendilerini savunma derdinde. Kimileri birbirini tanımıyor ama Fırat Sarı hepsinin buluşma noktası. Çapraz sorgular ikinci günden itibaren hararetlendi. Mağdur avukatları ile sanık avukatlarının çekişmesi beklenirken asıl gerilim sanık avukatlarının kendi arasında. Birbirlerinin sorularına şiddetle itiraz ediyorlar. Zira bir sanığın savunması diğer sanığın aleyhine bir durum ortaya koyabiliyor. Bu bölünme ve çekişme ileride daha da artabilir.
HEDEFTE TAPELER VAR
Dosyadaki en önemli delillerden biri telefon dinlemeleri. 2400 tape var. Bazı avukatlar şimdiden bunları hedef almış durumda. İçeriğine itiraz edemiyorlar ama ‘usül hatası olduğunu’ öne sürüyorlar. Birinin “Dinleme kararları rüşvet tespiti için alınmış, başka suç tespit edilemez” mealinde bir itirazı var. Sanıklar da inkâr edemiyor. Kamuoyunda asıl infiali de bu telefon kayıtları doğurmuştu. Tek başına güçlü delil kabul edilmeseler de diğer veriler ve itiraflarla daha geçerli hale geliyorlar. Sanıkların, çocukları adeta “ticari meta” gibi gördüklerinin açık delili bu tapeler. Hükme esas olmasalar da heyetin kanaatinde çok tesirli olacaklar.
TECRÜBELİ HEYET
Mahkeme heyeti genelde soğukkanlıydı. Orta yaşlı, tecrübeli bir kadro. Mahkeme başkanı ilk günden sonra daha atak ve ısrarcıydı. Disiplini bozan birkaç avukatı salondan attı. Sanıklara detaylı sorular sordu. Bazen sorularını tekrar ederek istediği cevapları almaya çalıştı. Duygusal tepkiler olmadı, renk de vermedi. Soruşturma için “art niyetli” diyen bir sanığı sıkıştırıp üstüne üstüne gitti. Azarlamasa da sanığı bu yorumuna pişman etti. Avukatların bazı itirazlarını kabul ederken bazılarına oralı olmadı. Heyet üyesi hâkimler de sorularıyla sürece müdahil oldular. Duruşma savcısı da sorularıyla sanıkları zorladı.