ALİ SİRMEN: Sayın Altan Öymen, Sayın Oktay Ekşi, Sayın Alev Coşkun. 9 Temmuz 2023 Türkiye’nin yaptığı en çağdaş, en demokratik en özgürlükçü anayasa olan 1961 anayasasının referandumla kabul edilişinin 62. yıldönümü. Siz üçünüz de Cumhuriyet’e yazı yazan kişilersiniz. Aynı zamanda o efsanevi anayasanın hazırlanmasında Kurucu Meclis’te yer almış kişilersiniz. Adeta 1961 Anayasası’nın “hayatta kalmış üç silahşörleri” gibisiniz. Sizleri ben öğrencilik yıllarımda 1961 Anayasası’nın Kurucu Meclis’inden tanıyorum. Demek ki bundan 60 sene önce yine siz, yeni bir anayasa peşinde Türk kamuoyunun tanıdığı kişilerdiniz. Şimdi, 60 yıl sonra bu anayasa çalışmalarınız hakkında ne düşünüyorsunuz? Ama ondan önce Kurucu Meclis’te ortam nasıldı?
‘ARALARINDA İHTİLAF ÇIKTI’
ALTAN ÖYMEN: 27 Mayıs 1960’ta müdahale yapıldığı zaman, ne için bunu yaptıklarını izah ederken sözcüler şunu söylediler: “Kardeş kavgasını önlemek için ve en kısa zamanda bir anayasa yapıp yeniden sivil yönetimi başlatmak için yaptık.”
Bir Milli Birlik Komitesi vardı askerlerden oluşan. 38 kişiydi. 38’inin hepsi üniformalıydı. Bir süre bu böyle devam etti. Her şeyi onlar yapıyorlardı. Fakat aralarında bir süre sonra ihtilaf çıktı. Özetleyerek söylüyorum tabii. Bu ihtilafın sonunda içlerinden 14’ü komiteden uzaklaştırıldı. Komite başkanı Cemal Gürsel’in ve diğer subayların inisiyatifiyle yurtdışındaki görevlere gönderildiler. Alparslan Türkeş Hindistan’a, Orhan Kabibay Brüksel’e gönderildiler. Büyükelçiliklerde müşavir sıfatıyla çalışmaya başladılar. Komitenin sayısı da 23’e düştü. Memur olarak statüleri ve maaşları ona göre devam etti. Geriye kalan komite üyeleri ne yapsınlar. Zaten aralarındaki ihtilafın sebebi şuydu: Bu 14 kişinin başlangıçta verdikleri bir an önce anayasayı yaparız sözüne sadık olmadıkları izlenimi vardı. Bir an önce şu işi bitirip sivilleri def etmek istekleri vardı kendi beyanlarına göre. Bu olunca, bunlar gittikten sonra, verilen sözün gündeme sokulması geldi. Zaten bu tartışma Milli Birlik Komitesi’nin gündeminde de vardı ve basında da biraz vardı bir Kurucu Meclis kurmak. Bunu seçimle yapmak… Daha çok aslen sivillerin burada görev alması… Bu, iki meclisli bir parlamento gibi olacaktı. Milli Birlik Komitesi ikinci meclis gibi çalışacaktı. Birinci meclis Temsilciler Meclisi olacaktı. Bu temsilciler meclisine üye kimler olacak? Bir kere Demokrat Parti (DP) dışındaki mevcut partiler (açılan bir dava sonucunda kapatılmıştı) onun dışında bütün partiler kendi içlerindeki kişi sayısına göre ya da son Meclis’teki büyüklüklerine göre delege göndereceklerdi. İsmet Paşa başkanlığında sayın Alev Coşkun’un da aralarında bulunduğu 40 küsur kişi, parti meclisi tarafından seçildiler.
‘KURUCU MECLİS SEÇİMLE OLUŞTURULDU’
ALEV COŞKUN: Sayın Altan Öymen’in dedikleri çok doğru. Ama herkesin bildiğinin tersine, 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis, seçimle oluşturulmuştur. Seçim için 157 sayılı yasa çıkarıldı. Bu yasaya göre partilere, 2 siyasi parti vardı o zaman. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) onlara kontenjan tanıdı. Birine 49 birine 24-25. Diğer kısımlar, diğer bölümler şöyle gerçekleştirildi. Gazeteciler için bir kontenjan, sanıyorum 12 kişi. İşçiler için, işçi sendikaları için bir kontenjan tanındı. Bütün odalar, ticaret odaları, sanayi odaları bir araya geldiler. Türkiye’deki bütün barolar bir araya geldi ve kendi aralarında 10 kişiyi seçtiler. Sendikalar 10 kişiyi seçtiler. Bütün öğretmen kuruluşları bir araya gelip 10 kişiyi seçti. Bütün kooperatifler bir araya geldi, 10 kişiyi seçtiler. Böylece çok önemli çalışma alanlarına dayanan seçim yapıldı.
ALTAN ÖYMEN: Bir şey eklemek istiyorum. İllerden seçilmiş il temsilcileri..
ALEV COŞKUN: Evet onu da anlatacaktım. İl başkanları artı il yönetim kurulu tarafından seçilen bir kişi, artı parti meclisi veyahut da en yüksek organ, artı disiplin kurulu. Bunlar Ankara’da bir araya geldiler ve o partiye verilen kontenjan üyelerini seçtiler. Bir de her ilden ister büyük ister küçük her ilden bir kişi seçiliyor. Bunun istisnası, İstanbul 4, Ankara 3, İzmir 2. Geri kalan bütün iller 1 üye seçtiler. Peki, kim seçti o üyeleri? O ilde bulunan muhtarlar. O ilde bulunan dernek başkanları, sendika başkanları bir araya geldiler ve seçimi yaptılar.
(1961 Anayasası’nda yer alacak basın özgürlüğü ile ilgili maddeleri konuşmak için İstanbul’da Prof. Sıddık Sami Onar başkanlığında toplanan Anayasa Hazırlık Komisyonu üyeleri, gazeteciler ve sendika temsilcileri bir araya gelmişti. Toplantıda, komisyon üyeleri, Prof. Dr. H. Nail Kubalı, Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve İstanbul gazetelerinin yazıişleri müdürleri bulunuyordu.)
‘CHP 60 YIL ÖNCE ÇÖZMÜŞTÜ’
ALİ SİRMEN: Çok ilginç bir noktaya değiniyorsunuz. Şöyle ki CHP, Kurucu Meclis’e seçilecek üyelerini, üyeleri de üyelerine seçtiriyor.
ALEV COŞKUN: Üyelerine seçtiriyor. İllerden gelen temsilci, artı parti meclisi ile beraber seçim yapılıyor.
ALİ SİRMEN: Yani, CHP bundan 60 sene önce çözmüş, şimdi çözemiyor ama.
ALEV COŞKUN: Evet doğru söylüyorsunuz.
ALTAN ÖYMEN: Ben anlamadım tam. Şimdi, CHP kendi meclisi ile mi seçiliyor?
ALEV COŞKUN: Parti meclisi artı illerden gelen bir üye. Bütün il başkanları… Saydığınız zaman 250-300 kişiyi buluyor. Şöyle düşünün. 67 vilayetten 2 kişi gelse zaten 134 kişi yapar. Zaten 40-50 kişilik parti meclisi var. Disiplin kurulu var. Gençlik kolu başkanı var, kadın kolu başkanı var. Yani, 250 kişiye varan bir ekip tarafından seçiliyor ve oraya aynı zamanda genel başkan İsmet İnönü de aday olarak kendini gösteriyor. İl temsilcilerini söyledim. Her il bir temsilci seçiyor. Her ildeki muhtarlar, o ildeki sendika başkanları, o ildeki dernek başkanları tarafından seçiliyor. 157 sayılı kanunda kurallar konulmuş. Diyelim ki Kırşehir. Kırşehir’deki bütün bu saydığım kişiler toplanıyorlar ve seçim yapıyorlar.
ALTAN ÖYMEN: O zaman Yüksek Seçim Kurulu (YSK) var mıydı?
OKTAY EKŞİ: Var. Onu anlatabilirim.
ALTAN ÖYMEN: Pratiği anlatabilir Oktay. Bizim seçimlerin hepsinin bir usulü vardı. Bizim seçimde gazeteciler kuruluşlarının temsilcileri bir araya gelecek. Ankara’da, İstanbul’da ve İzmir’de ve bütün Anadolu’da. Burada…
‘BİZİM SEÇİMİ BOZDULAR’
OKTAY EKŞİ: Anlatayım hemen. 157 sayılı kanun, rahmetli Turhan Feyzioğlu’nun kaleminden çıkmıştır. O kanuna göre, az önce Sayın Alev Coşkun’un da anlattığı gibi, partilere ve çeşitli meslek kuruluşlarına verilen kontenjanlar var. Basına da 12 sandalye verildi. Bu sandalyelerde 4’ü İstanbul gazetecileri tarafından seçilecekti. 3’ü Ankara gazetecileri tarafından, 2’si İzmir, 3’ü de Anadolu gazetecileri tarafından… Bize kanun çıktı, biz de aday olduk, girdik kampanyaya. Ankara’yı anlatayım: Ankara’da Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin, Ankara Gazeteciler Sendikası’nın ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu vardı o zaman. Onun temsilcileri katıldı. Seçmenler olarak bir araya geldiler. O gün oylama yapılırken, hademe geldi içeriye, seçim yapacağız. Dedi ki spor yazarları kapıyı çaldı. Onlar da oylamaya katılmak istiyor. Ben de çıktım dedim ki, biz Ankara Valiliği’ne buna ehil olan, seçime katılma ehliyeti hangi şahsiyetlerdeyse, onu bize bildirin diye genel sekreter olarak mektuba yazmıştım. Vilayetin cevabını onlara gösterdim. Az önce söylediklerim. Ankara Gazeteciler Cemiyeti, Sendika, Türkiye Gazeteciler Federasyonu. Hatırladığım bunlar. Onlar zaten toplandı. Dedim ki bu mektupta vilayet, spor yazarları diye bir şey yazmıyor, onun için alamayız kusura bakmayın dedik. Biz seçildik. Altan, ben, rahmetli İlhami Soysal, üçümüz seçildik. Sonra dediler ki spor yazarlarına, biz Yüksek Seçim Kurulu’na başvuracağız. Biz, 24 Aralık’ta seçimi yapmıştık. Kurucu Meclis 6 Ocak 1961’de başlayacaktı fiilen. Yani şeyden 15 gün önce biz seçimi yaptık. YSK’ye başvurdular. Yüksek Seçim Kurulu’ndan bir karar çıktı. Vilayetin gönderdiği yazı, sehven eksiktir. Spor yazarlarının da bu seçime katılması lazım, bu nedenle seçimi yenileyin diye. Bunun üzerine biz ne yapalım, çok da vakit kısalmıştı, dedik ki 4 Ocak 1961 günü ikinci seçimi yapalım. Çağırdık spor yazarlarını da. Dedik ki YSK karar verdi siz de dahil olun. Tekrar seçime girdik ve tekrar üçümüz seçildik. Biz 6 Ocak günü ikinci defa seçilmiş olarak Meclis’e gittik. YSK vardı. Bozdular yani bizim birinci seçimi. İstanbul’dan 4 kişi seçildi, İzmir’den 2…
ALİ SİRMEN: İstanbul’dan kimler seçildi?
OKTAY EKŞİ: Kemal Zeki Gençosman, Ali İhsan Göğüş, Babür Ardahan ve bir de Ömer Sadi Coşar. İzmir’den İlhan Esen, Şeref Bakşık, Anadolu’dan Selami Savaş, Adana’dan Celal Ferit Güven… Bursa’dan Sami Taşman.
ALTAN ÖYMEN: 62 sene önce toplanmış.
ALİ SİRMEN: DP döneminde DP’ye muhalif olan CHP Türkiye’de iyi bir anayasa olursa sorunların çözüleceğini ileri sürüyordu. Siz de bu görüşü benimsiyordunuz. Girdiniz ve bu anayasayla da Kurucu Meclis’teki ilk anayasayı yaptınız. Bu anayasa ile Türkiye’nin sorunları çözüldü mü? Siyasi sorunları çözüldü mü, demokrasi geldi mi? Yani, umduklarınız gerçekleşti mi?
OKTAY EKŞİ: Kendi adıma ben söyleyeyim. Bu anayasa yapılırken, benim gözlemim, son derece içtenlikle ve bütün bilgi birikimini ciddi ve samimi hukukçular, aynen bizim gibi demokrasiye inanmış otoriteler, orada üye olanlardan söz ediyorum. Hatta daha önce de İstanbul’da ve Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bir anayasa taslağı hazırlanmıştı. Onları da dahil etmek lazım ama Kurucu Meclis’tekilerin hepsi yeni bir anayasayla, çok düzgün bir anayasayla demokrasinin Türkiye’ye olgun bir şekilde geleceği inancındaydı. Ben de öyleydim. İnanıyordum ki bu anayasa, Türkiye’de Adnan (Menderes) Bey, İsmet (İnönü) Paşa, çatışması, o gergin ortam artık olmayacaktı. Bu 6 Ocak’tan 27 Mayıs tarihine kadar bu anayasa önce Anayasa Komisyonu’nda, sonra da genel kurulda didik didik edilerek konuşuldu, tartışıldı ve geçti. Sonra 9 Temmuz’da da az önce Altan’ın ifade ettiği gibi halk oylamasına sunuldu ve yüzde 61.5 oyla kabul edildi. Bu anayasanın hazırlığı ve uygulanmasıyla ilgili beklentiler zannediyorum ki aşağı yukarı herkeste benimki gibiydi: Yani bu anayasayla artık Türkiye’de çatışan, birbirinin boğazını sıkan siyasi kavgalar dönemini geride bırakacağız. Dürüstlük egemen olacak. Hukuk devleti egemen olacak ve her şey son derece medeni bir çerçeve içinde yürüyecek.
‘EN İLERİ EN DEMOKRATİK ANAYASA’
ALİ SİRMEN: Alev Bey siz de mi aynı fikirdeydiniz?
ALEV COŞKUN: Sayın Oktay Ekşi’nin dedikleri aynen geçerlidir. Ancak ben başka bir açıdan bakıyorum. Bu anayasa gelecek her şey düzelecek. İçtenlikli arzu bu olmasına rağmen şu ortaya çıktı ki ne kadar ileri demokratik anayasa olursa olsun, önemli olan o anayasayı uygulayan kişilerin anayasaya olan inançlarıdır. Bu 1961 Anayasası’nın en önemli boyutu veyahut noktası şudur: Türkler büyük tarihleri boyunca yaptığı en ileri, en demokratik, hukuk devleti ilkelerine bağlı bir anayasa yaptılar. Bu görüş, dünya çapında anayasa hukuku üzerinde isim yapmış olan en önemli anayasacılar ve siyaset bilimciler tarafından kabul ediliyor. O da bu anayasanın Türklerin yaptığı en demokratik, en ilerici ve hukuk devletine bağlı bir anayasa olduğudur. Bunun yaratılması, böyle bir kompozisyon, çünkü bu anayasada iki meclis var. Kuvvetler ayrılığı var. Bu anayasayla ilk kez kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen Anayasa Mahkemesi kuruluyor. YSK güçlendiriliyor. Yargıtay, Danıştay, Sayıştay güçlendiriliyor ve bağımsızlaştırılıyor. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kuruluyor. Emekçinin sendika hakkı… Bunlar son derece ilerici hareketlerdir. Bu anayasa uygulanmamış olsa bile, bu anayasa kenara itilmiş olsa bile, ama o anayasa orada var. Bu çok önemli. Ben bunu söylemek isterim.
OKTAY EKŞİ: Bu anayasa kabul edildikten ve uygulamaya girdikten sonra, bu konuda yazı yazan otoriteler, sadece Türkiye’nin kendi siyasi tarihi, anayasa tarihi açısından değil, ilerici olduğunu az önce Alev’in de söylediği gibi biz de kabul ediyorduk ama Avrupa’da uygulanan kabul edilmiş anayasalardan da en ileri, en demokratik, en sağlıklı anayasa diye takdim edildi o sırada.
DEVAMI YARIN