Fenere memur aranıyor – Mahmut Şenol – Son Dakika Pazar Yazıları Haberleri



Kanada’nın doğusundaki Atlantik ve batısındaki Pasifik okyanuslarının 243 bin kilometrelik kıyısı, deniz fenerlerinin yeni memurları işbaşı yapana kadar Allah’a emanet.

Dünyanın en uzun sahil şeridine sahip devasa ülkenin okyanusunda deniz trafiğine yön verip rota gösteren toplam 750 fenerinden ellisi, fenercisi olmadığı için çalıştırılamıyor, diğerlerini ise sahil güvenlik uzaktan yönetiyor. 

Fenercilerden kimisi ömür eskitip buralardan emekli olunca, pek çoğu da sağlık veya ruhsal sebeplerle işi bırakınca bir an evvel boşalan mevkilerin doldurulması şart oldu. Fenerler başıboş kalacak değil ya!

YETERİNCE BAŞVURU YOK

Bu acil ihtiyaç için geçenlerde Federal Kanada Sahil Güvenlik ve Okyanuslar Dairesi ilan verip fenerciyi “fenerle aramaya” çıktı. Issız, ücra deniz kıyılarında sabahtan akşama köpüren dalgaları seyredip gece boyunca fenerin ışığı aman sönmesin diye göz kulak olup vakit geçirmek daha çok yaşama küsüp kenara çekilmek isteyen münzevi yaratılışta insanlara mahsus olunca, fenerciyi bulmak da zorlaşıyor. Böylece yeterince başvuru olmadığı için ilanın süresi uzatıldı: Son başvuru tarihi 31 Aralık 2024. 

Şimdilik elektronik denetleme sistemiyle televizyon kumandasını açıp kapar gibi uzaktan yönetilen fenerlerin düzenli bakımı da şart. Bir arıza halinde sahil güvenlik gidip müdahale ediyor ama sorumluluğu ağır bir iş. 

MARTILAR TEK ARKADAŞIN

Düşünsenize, fenerlere atanacak memurlar gereken eğitimleri aldıktan sonra kayalıkların üzerindeki dünyadan izole edilmiş bir mekâna gidip orada ömür tüketecekler… Sabır taşı buna denir. Yıllık 70 bin dolar maaş, emeklilik ve sağlık sigortası hakları cazip görünse de insanlardan uzakta kalmak kolay değil. Üstelik sorumluluk gerektiren bir iş fenercilik. Sisli havada sirenleri öttüreceksin, sadece denizdekilere değil alçak irtifadaki hava trafiğinde gelip geçen uçak ve helikopterlere seyrüsefer-navigasyon hizmetini eksiksiz vereceksin, meteoroloji idaresiyle eşgüdümlü çalışıp bölgenin hava durumundan haberdar edeceksin, telsiz ve radyo iletişiminde anten hizmetini gözeteceksin, kasırga ve tsunami gibi felaketlerde feneri çalışır halde tutacaksın ve nihayet fenerin her tür bakımından sorumlu olacaksın. Oradan bir yere kıpırdamak da yok, martılar tek arkadaşın.

Kanada’da ilk fener doğu kıyısındaki Nova Scotia eyaletinde 1734’de kurulmuştu. O vakitten beri inşa edilen fenerlerin hepsinin birbirinden ilginç tarihçesi, hikâyesi var. Kitapları, dergileri de yayımlanıyor. Aylık “Lighthouse Digest Magazine” bunlardan biri; yalnızca Kanada’ya değil, tüm Amerika kıtasındaki fener ve denizcilik meraklısına ulaşıyor. Fenerlerin tarihi baştan sona büyüleyicidir; nice heyecanlı deniz ve gemicilik hikâyelerine uzanır.

Dünyada ilk deniz fenerinin Çanakkale’de, bugünkü Kumkale mevkisinde, şimdiki Truva harabelerinin eski liman ağzında MÖ 7. yüzyılda kurulduğunu hatırlatalım. Sonraları pek çok fener yapılmış. Bunların en ünlüsü, dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri. 135 metre yüksekliğiyle MÖ 280’de yapıldığında tüm heybetiyle dikiliyormuş, ta ki deprem denilen felaket nedeniyle 14. yüzyılda yerle bir olana kadar… 

Bakalım, Kanada fenerlerinde yalnız kalmaya meraklı yeteri kadar aday çıkacak mı? 

FENERDE 14 YIL

Diğer yandan haftasonu tatili olmadan 7/24 fener yakıp söndürmeyi gerektiren yalnızlık mesleği için “Aman kimse olmasın, başımı dinleyeyim” diyen de var, eşiyle birlikte bu sorumluluğu üstlenen de… Bunlardan biri de Caroline Wood. Pasifik kıyısındaki bir fenerde 14 senedir kocasıyla beraber yaşıyor. Geçenlerde Kanada’nın TRT’si sayılabilecek CBC radyosunda bir haber programına misafir olup harika yaşamının tarifini yaptı. Dünyanın aldı verdisinden, harala gürelesinden uzak yaşamanın keyfinden söz etti. “Alır başımı giderim” diyenler için muhteşem bir hayal ama kolay şey değil. 

Yine de bu fenerlerdeki yalnızlık hali, Antartika’ya doğru Arjantin’in en güney ucundaki Ushuaia şehrine 15 kilometre mesafedeki İzci Feneri (Les Eclaireurs) ve buranın açıklarındaki Estados Adası’ndaki kadar olamaz. Buralar İngilizcede “in the middle of nowhere” denilen hiçbir yerin ortasındaki ıssızlıktır.

19. yüzyıl başında inşa edilmiş Estados Feneri öylesine ıssızdır ki bilimkurgunun en önemli isimlerinden Fransız romancı Jules Verne’in 1905’te yayımlanan “Dünyanın Ucundaki Fener” başlıklı eserine konu olur. Romancı, bu ıssız fenere roman kahramanlarını çıkarmayı unutmamıştır. 

Bakıyorum da Sinop’taki başta olmak üzere Anadolu kıyılarında 300’den fazla feneri olan Türkiye’nin edebiyatında fener temalı bir romana pek rastlanmaz; Mehmet Anıl’ın “Geri Gelmemek Üzere” başlıklı romanı hariç. 

İnsanın denizle ilişkisi karpuz kabuğuna bağlı olunca haliyle fenerini de uzaktan seyreder.



Source link

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir