AGESA, Küresel Raporlama Girişimi (GRI) standartlarına uyumlu olarak hazırlanan üçüncü sürdürülebilirlik raporuna göre 2050 yılında net sıfır emisyonlu bir şirket olmayı hedefliyor. Çalışanlarının yüzde 66’sı kadınlardan oluşan şirketin kadın yönetici oranı ise yüzde 51’e yükseldi.
TÜRKİYE, Azerbaycan’ın Bakû kentinde düzenlenen COP29’da 2050 yılına kadar küresel nükleer enerji kapasitesini üç katına çıkarmayı hedefleyen deklarasyona imza atan altı ülkeden biri oldu. Geçtiğimiz yıl düzenlenen COP28’de ABD öncülüğünde Fransa, Japonya ve Güney Kore gibi 25 ülke bu deklarasyonu imzalamıştı.
İKLİM İçin 350 Derneği ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) “Türkiye’deki Bankaların İklim Değişikliğine Yaklaşımı” başlıklı raporunun üçüncüsünü yayımladı. Bu yıl kömür yatırımlarından tamamen çıkma kararı alan banka sayısı ise dörde ulaştı. 2024 itibarıyla net sıfır hedefleri kapsamında temiz enerji projelerine yönelme taahhüdü bulunan banka sayısı da 12 oldu.
COP29 uzun tartışmalar ve verilen aralar sonrasında iklim finansmanının 250 milyar dolardan 300 milyar dolara çıkarılması ile son buldu. Birçok ülke, bilim insanı, çevre savunucusu bu oranı gezegene ve insanlığa saygısızlık olarak görüyor.
İYİ HABER
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nden Doç. Dr. Başar Baysal’ın ülkemizde iklim güvenliği algısını analiz etmek amacıyla yaptığı bir araştırmaya göre toplumun neredeyse yüzde 80’i iklim değişikliği ile mücadelede daha etkili ve kararlı adımlar atılmasını talep ediyor. Hükümetin var olan iklim politikalarının yeterli olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 20.
3 bin 827 katılımcılı bir anketin yanı sıra farklı siyasi partilerden 20 milletvekili ile yapılan mülakatlara dayanan araştırma halkın yüzde 64.4’ünün iklim değişikliğinin gerçekliğine inandığını ve bunu zamanımızın en önemli sorunu olarak tanımladığını gösteriyor. Anket katılımcıların yüzde 31.6’sı ise gündemde daha acil sorunlar bulunduğunu düşünse de iklim değişikliğinin yine de önemli bir sorun olduğunu belirtiyor. İklim değişikliğinin varlığını reddeden iklim şüphecilerin oranı ise yüzde 1.2 seviyesinde.
Araştırmadaki önemli bulgulardan bir diğeri de toplumun iklim değişikliği konusundaki hassasiyetinin; cinsiyete, yaşa, eğitim seviyesine, kırsal veya kentsel bölgede yaşamaya veya yaşanılan bölgeye bağlı olarak kayda değer değişkenlik göstermemesi.
İKLİM SÖZLÜĞÜ
SU AYAK İZİ
Bir tüketici ürünü veya hizmeti için tüm üretim zinciri boyunca kullanılan tatlı su hacmini litre veya metreküp cinsinden ölçen çevresel bir göstergedir. Mavi, yeşil ve gri olmak üç bileşeni vardır.
Yeşil su ayak izi: Kök bölgesinde depolanan ve buharlaşan, terleyen veya bitkiler tarafından emilen yağıştan (yağmur veya kar) gelen sudur. Özellikle tarım, bahçecilik ve ormancılık ürünleri için önemlidir.
Mavi su ayak iz: Yüzey veya yeraltı su kaynaklarından elde edilen ve buharlaştırılan, bir ürüne dahil edilen veya denize dökülen sudur. Sulama tarımı, sanayi ve evsel su kullanımının her biri mavi su ayak izine sahip olabilir.
Gri su ayak izi: Üretim sürecinde kirleticilerin asimile edilerek su kalite standartlarının karşılanması için gereken tatlı su miktarıdır. Unutmadan bir denim pantolon üretmek için 7 bin 250 litre, 100 gram çikolata için 1700 litre, 150 gr et içeren bir hamburger için 2 bin 400 litre, 1 adet elma için 70 litre, 1 kilo sığır eti 15 bin litre su harcanır. Tam da bu nedenle bir ürünü veya hizmeti satın alırken kendinize “Buna ihtiyacım var mı” diye sormak gerek çünkü susuz yaşam olmaz.