-Başkan Trump, Suriye’nin kuzeyinden asker çekecek mi? PKK/YPG’ye destek bitecek mi?
-İsrail’in Gazze’de akıttığı kanı durduracak mı?
Önceki gün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gazetelerin Ankara temsilcileriyle soru-cevap yaptı.
Her türlü soru sorulmuş.
Cevapları dikkatle inceliyorum. Birleştiriyorum.
Bakan Fidan çok kapsamlı cevaplar veriyor. Satır aralarında gerek ABD gerekse İran ve Suriye için çok önemli mesajlar var.
Bugün Suriye’nin kuzeyi ve Gazze konusundaki yorumları üzerinde duracağım.
Bir anlamda Bakan Fidan’ın aktardıklarından yola çıkarak;
Ankara’nın Trump’tan beklentisi üzerine fikir jimnastiği yapacağım…
Önce Bakan Fidan’ın şu cümlesinin altını çiziyorum: “Benim Trump’tan aldığım izlenim, belli konularda söylemi devam ettirip kritik konuları ilk başta biraz akışına bırakacağı yönünde. Çok fazla radikal karar almayabilir. Radikal karar alacağı belki de en önemli husus, kendi eviyle, yani Amerika’ya ilgili. Özellikle göçmenler meselesine dair yaptığı vaatleri yerine getirmek. Bu, hem iç siyasette hem de dış siyasette maliyeti en az olan husus.”
Buradan anlıyoruz ki…
Bizim en önemli beklentimiz olan Suriye’deki askeri varlığı ve PKK/YPG’ye verilen destek konusunda Trump kısa vadede bir hareket yapmayacak.
Şimdi ilk sorunun en kritik bölümüne geliyorum.
SURİYE’NİN KUZEYİ VE PKK/YPG’NİN DURUMU: Bakan Fidan bu noktada ihtimaller üzerine bir yorum yapıyor. İlk planda Ankara’nın ABD askerlerinin Suriye’den çekilme ihtimali için iyimser olduğunu görüyorum. Bir beklenti olarak elbette. Yani Ankara Trump’ın çekilme niyetinin devam edeceğini düşünüyor. Çünkü Fidan şöyle diyor:
“ABD, Trump döneminde Suriye’den çekilmeyi istedi, denedi. Fakat, o dönem Amerikan sistemi bunu dinlemedi, razı olmadı. Başkanın direkt emrinin savunma bürokratları nezdinde çok fazla bir kıymetiharbiyesinin olmadığı görüldü. ilk dönemde Suriye’deki Amerikan askerlerini geri çekme girişimi savunma bürokratları tarafından akamete uğratılmıştı. Trump geçmişte yaşananlardan tabii ki ders almış olmalıdır. Nitekim şu anda benzer hadiseleri bir daha yaşamamak için kendine daha sadık kadroları işbaşına getirme arayışında olduğunu görüyoruz.”
Bakan Fidan bu tespiti yaptıktan sonra iyimserliği zorlayan başka birkaç soru daha var:
1)Trump’ın geçmişteki çekilme isteğine karşı çıkan kabinesinden çok Pentagon, merkez komutanlığı CENTCOM ve bürokrasisiydi. Zaten sohbet içerisinde bunu Hakan Fidan da söylüyor. Peki Trump bu durumu nasıl aşacak? Kendisine yapılan sunumlardan sonra aşmak isteyecek mi? Suriye’nin kuzeyindeki 800 ABD askerinin bir maliyeti olmadığını düşünebilir mi?
800 ABD askeri konusunda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın çok anlamlı bir yorumu var.
Diyor ki;
“Aslında Suriye’de 800 asker tutmanın ABD’ye çok fazla katkısı yok. Tam tersine o askerlerin bölgedeki varlığı Amerikan askeri operasyonlarına adeta engel teşkil ediyor. Zira özellikle İranlı milislere yönelik yapılacak her türlü bölgesel operasyonda Irak’taki ve Suriye’deki Amerikan askerleri adeta rehin olarak kullanılıyor. Amerika, İran’ı veya İranlı milisleri bir yerden vurduğu zaman bölgedeki askerleri saldırılara hedef oluyor.”
Bu açıdan bakınca Ankara’da iyimserliğin olduğu daha da netleşiyor.
Ama öte yandan başka bir gerçek daha var. O da ABD’nin Suriye’nin kuzeyine yaptığı askeri yatırımlar. Zihnimdeki ikinci soruya geliyoruz:
2) ABD, Irak’ın kuzeyi ile Suriye’nin kuzeyine çok ciddi yatırım yapmış durumda. Giderek kızışan İran tehdidine karşı hava araçları için pistler, dinleme istasyonları gibi yatırımlar. İncirlik Üssü’nden de umudunu kestiği için Irak ve Suriye’nin kuzeyinde kendisini bağlı bir yapı oluşturmuş durumda. Acaba bundan vazgeçecek mi?
Fidan, gazetecilere Suriye’deki İran varlığını hatırlatıyor ve bu konunun İsrail açısından önemini de vurguluyor. Dolayısıyla PKK/YPG’nin İran’a karşı İsrail’e verdiği yerel destek öne çıkıyor.
FİDAN’IN ÜSTÜ ÖRTÜLÜ UYARISI
Dışişleri Bakanı, Suriye’nin kuzeyindeki terör oluşumu konusunda ABD’yi her düzeyde uyardıklarını söyledikten sonra çok kritik bir hatırlatma yapıyor:
“Kendi güvenliğimizi sağlamak için her türlü adımı atacağımızı, atmaya hazır olduğumuzu Amerika görüyor. Kendilerinden tavır değişikliği beklediğimizi de görüyor. Belli operasyonları farklı türden yapıyorsak, bunun sebebi beklentilerimizin karşılanmasına imkân sağlamaktır. Arazideki durum daha farklı türden bir operasyonu zorunlu kılarsa, Cumhurbaşkanımız da ifade etti, elbette gereği yapılır.”
Şimdi şu cümlelerin altını çizelim:
“Belli operasyonları farklı türden yapıyorsak, bunun sebebi beklentilerimizin karşılanmasına imkân sağlamaktır. Arazideki durum daha farklı türden bir operasyonu zorunlu kılarsa, Cumhurbaşkanımız da ifade etti, elbette gereği yapılır.”
Ben bu diplomatik ifadeyi şöyle tercüme ediyorum:
“Biz Suriye’nin kuzeyindeki terörist oluşumun milli güvenliğimiz açısından yarattığı tehlikeyi her fırsatta anlattık. Bugün bu operasyonları farklı yapıyoruz. Yani PKK/YPG’ye doğrudan vurmuyoruz. Böylece beklentilerimizin karşılanması için ABD’nin yeni yönetimine imkân ve zaman veriyoruz. Ama eğer bu olmazsa gereğini yapacağız.”
Evet arkadaşlar..
Gereğinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir tarihin ve büyük bir devletin adıdır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda asla taviz vermeyeceği, hiç çekinmeden gerekli emirleri vereceği de yapılan sınır ötesi harekâtlarla ispatlanmıştır.
Sonuç olarak bütün bu açıklamaları birleştirince;
İran tehdidi ve İran’ın bölgede yürüttüğü vekalet savaşı sürdükçe,
DEAŞ ve El Hol kampının durumu netleşmedikçe,
Bölgede PKK/YPG’yi yerel istasyon gibi kullanan İsrail destekli ABD varlığı bir şekilde sürecektir.
TRUMP GAZZE’DE NE YAPACAK
Ankara’nın Gazze’yle ilgili beklentisini ise şu sözlerden anlıyoruz:
“Kabineye bakarsanız, görülen emare, İsrail yanlısı bir kabinenin Netanyahu’nun bütün yayılmacı emellerini destekleyeceği yönünde. Trump’ın ‘Ben savaşları bitirmeye geliyorum, yeni savaş çıkarmaya değil’ sözünü esas alırsanız, tam aksi yönde bir emareden söz etmek de mümkün. İki tezat emarenin birbirini ne kadar dengeleyeceğini, bunun bölgeye nasıl yansıyacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz.”
Evet, belli ki Ankara, Trump’ın kabinesini analiz etmiş ve İsrail yanlısı Trump kabinesinin Netanyahu çetesine karşı çok keskin bir eylem yapmayacağı sonucuna varmış.
Bu “iki tezat emare” şöyle de değerlendirilebilir.
“Trump savaşları bitirmeye geliyor” ama “acaba kimlerin lehine” bitirmeye?
Yazının başlığına gelirsek; Şu an için Ankara’da Trump yönetiminden,
“Bir artı, bir de eksi beklenti” görünüyor.
Artı ihtimali için şunu söyleyebilirim:
“Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’ye verilen askeri desteğin son bulması. Irak’ın kuzeyindeki Irak’taki gibi Türkiye ile uyumlu bir Kürt bölgesi oluşturulması…”
Eksi ise belli…
“Trump’ın Netanyahu’ya olan desteği sürdürmesi. Savaşı İsrail’in lehine dondurması. Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’ye desteğin sürmesi.”
Bütün bunların cevaplarını ocak ayında koltuğa oturacak Trump’ın seri hareketlerinden alacağız…
Trump’tan bizim için “Artı yönde umutlu musunuz?” diye sorarsanız eğer.
Cevabım “hayır…”