Erotik film furyasıyla sahneye çıktılar



Yeşilçam sineması…

Beyoğlu’nda Yeşilçam Sokağı adlı bir sokak vardır.

Türk sinemasının yükselişe geçtiği 1960’lı yıllarda filmlerin gördüğü ilgi üzerine birçok yapım şirketi kuruldu.

O yapım şirketlerinin çoğu da ofislerini, Yeşilçam Sokağı’nda açmaya başladı.

Birkaç yıl içinde Yeşilçam Sokağı’nda o kadar çok yapım şirketinin ofisi açıldı ki Türk sinemasının merkezi haline geldi.

Türk sinemasının afiş adı; Yeşilçam Sineması oldu.

Kadın oyuncu olsun, erkek oyuncu olsun oyunculara da ‘Yeşilçam Yıldızı’ dendi / deniyor.

* Günümüzde ise yapım şirketlerinin çoğu Levent – Etiler bölgesinde bulunuyor.

1960 ila 1970 arasındaki film sayıları, birbirine yakın görünüyor. Ner var ki 1970’li yıllardaki film sayılarında çok sayıda erotik film de bulunuyor.

1960’lı yıllarda bir hayli parlak bir dönem yaşayan Türk sineması için tehlike çanları televizyon yayınlarının başlamasıyla tüm haşmetiyle çalmaya başladı.

Nebahat Çehre

Televizyon yayınları başlamadan önce kültür ve eğlence faaliyetlerinin merkezi noktaları; sinema, tiyatro, gazinolar ve çay bahçeleriydi.

1970’li yılların başından itibaren evlerin çatılarına kurulan her anten, kültür ve eğlence faaliyetlerinin rotasını hızla değiştirmeye başladı. Yeni teknolojik bir cihazın çekiciliği ve ucuz eğlence sunması insanları, ekran başına toplamaya başladı.

Bu durumdan en çok sinema sektörü etkilendi.

Başlarını kaşıyacak vakit bulamayan yapımcılar, yönetmenler, senaristler, oyuncular, dağıtımcılar ve sinema salonu sahipleri bir anda derin bir boşluğa düştü.

Sinemacılar; manevi boşluk ve maddi sorun girdabında yitip gitmemek için yeni arayışlara başladı. Televizyonda olmayanı / olamayacak olanı verme adına üretilen çözüm; erotik filmler olarak kendini gösterdi.

Yeşilçam filmlerinin birçok yapımcısı, yönetmeni, senaristi ve yan rol oyuncusu mecburi olarak, kısa zamanda furyaya dönüşecek erotik filmlere yatay geçiş yaparken yeni düzen, kendi yıldızlarını da çıkardı.

Arzu Okay, Zerrin Egeliler, Zerrin Doğan, Nejla Fide, Emel Aydan, Karaca Kaan, Figen Han gibi…

Yeşilçam sinemasını devam ettirmeye çalışan yapımcılar, tüm olumsuzluklara rağmen film üretmeye devam ediyordu.

Televizyonun yaygınlaşmasına kadar boş tek günü olmayan Yeşilçam sinemasının başrol oyuncuları filmlerden çok para kazanmıyorlardı. Deyim yerindeyse parayı, sürümden kazanıyorlardı.

Çekilen film sayısının azalmasıyla sürümden de kazanamayan Yeşilçam sinemasının başrol oyuncuları, yüksek meblağlı erotik film tekliflerini geri çevirirken ya yeni bir yol bulacaklardı ya da yeni bir yol yapacaklardı.

Buldukları yeni yol, kendilerini gazino sahnesine çıkardı.

Aslına bakılacak olursa Yeşilçam başrol oyuncularına gazinolarda sahneye çıkmaları için oldum olası teklif geliyordu ama bunun için ne vakitleri vardı ne de gereksinimleri.

Yeşilçam’ın ‘Kral’ ünvanlı oyuncusu Ayhan Işık

Televizyonun yaygınlaşmasıyla çekilen film sayısı azaldı. Bunun sonucunda, Yeşilçam başrol oyuncularına gazino sahneleri artık eskisi kadar uzak değildi.

Buna hem maddi hem de manevi olarak gereksinimleri vardı.

Dönemin gazino patronları da bu durumu iyi bir fırsat olarak değerlendirerek Yeşilçam başrol oyuncularına teklif yağdırdı.

Gazino patronları; böylelikle hem yüksek ücretler talep eden şarkıcılarla oyuncular arasında rekabet oluşturup kaşeleri indirecek hem de insanlara beyazperdenin yıldızlarını canlı olarak görme imkânı sunup gazinoları dolduracaklardı.

Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Filiz Akın, Necla Nazır, Müjde Ar, Selma Güneri, Sezer Güvenirgil, Selda Alkor, Mehlika Kenter, Neriman Köksal,Nebahat Çehre, Fatma Belgen, Sevda Ferdağ, Serpil Çakmaklı, Neşe Aksoy, Bahar Erdeniz, Ayhan Işık, Ekrem Bora, Sadri Alışık, Öztürk Serengil, Göksel Arsoy, İzzet Günay, Murat Soydan, Fikret Hakan gibi…

Yeşilçam başrol oyuncuları; hayatlarını şarkıcılıkla idame ettirirken, mümkün olduğu kadar filmde rol alarak asli mesleklerini icra etmenin hazzını yaşadı.

Bu dönemde Türk sinemasının köprüden önceki son çıkışlarından biri de toplumda giderek yer edinen, yükselişe geçen arabesk furyasını beyazperdeye taşımaktı.

Öyle ya; kasetleri, milyonlar satan arabesk şarkıcıların filmleri büyük ilgi görmez miydi?

Gördü…

Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses’in acı dolu şarkılarla bezenmiş acı dolu hikâyeli filmleri o günlerde; bir yandan terör, diğer yandan hayat pahalılığı içinde ruhsal sıkışma yaşayan topluma iyi geliyordu.

Arabesk filmleri, Türk sinemasına da bir hayli iyi geldi.

Konuları; aynı olmasından dolayı senaryoların kısa sürede yazılabilmesi, standart altı maliyetleri olması ve yüksek izleyici sayıları, 1970’li yıllarda Türk sinemasını ayakta tutan unsurlardan biriydi.

‘Derbeder’ (1978)

Yeşilçam başrol oyuncuları, 1970’li yılları gazino sahneleri ve mümkün olduğunca film setlerinde geçirirken 12 Eylül 1980’de ülkedeki herkes için olduğu gibi onlar için de yeni bir dönemin başlangıcı oldu.

Askeri darbeyle getirilen yasaklar, kısıtlamalar, sokağa çıkma yasakları gazino işletmelerini de derinden sarsınca Yeşilçam başrol oyuncularının sahne kariyeri sona erdi.

1983’te demokrasi, yeniden hayata geçti geçmesine ama aradan geçen zamanda yaşanan birçok değişim, Yeşilçam başrol oyuncularının eski günlerine dönmesini mümkün kılmadı.

Zaman yeni yıldızlarını çıkarmış, gerek müzik, gerekse sinema sektörüne arabesk şarkılar seslendiren çocuk yıldızlar hâkim olmuştu.

Film izleme adına yeni gelişen bir teknoloji olan video; “Nasıl olsa küçük ekranda izleniyor” düşüncesiyle özensiz üretimlere yol açtı.

Yeşilçam başrol oyuncuları, kariyerlerini zedelememek için video filmlerinde rol almadı. O oyuncular, beyazperde için çekilen çok az sayıda filmde rol alabilirken Yeşilçam sineması sona erdi.

Gazino demişken, jargonlarından söz etmek gerekirse;

Masası olmak: Programda yer alan assolistin zengin müşteri çekme ölçüsü; pahalı olan ön masaları doldurma gücü. Solistim: Programa çıkan dansöz ve komedyenlerin assoliste hitap biçimi.

Assolist repertuvarı: Assolistin o gece söyleyeceği şarkılar. Liste halinde asılır. Onun şarkılarını okumak diğer şarkıcılar için yasaktır.

Keriz yapmak: Şarkının tiz bölümlerinde sesi yetmeyen (sesi askıda kalan) şarkıcı, klarnetçiden kendisine destek vermesini ister; böylelikle sanki sesi yetiyormuş gibi duyulur. Faça masa: Sahnenin dibindeki, en ön masalar. Buralarda oturmak herkesin harcı değildir; bir servet ödemeye razı olmak gerekir.

Sahnesi iyi olmak: Sahnede bol bol espri yapan, müşterilerle diyaloğu iyi olan şarkıcı.

Fiks ama serpme: Fiks menü parası ödenir ama mezeler ordövr tabağı şeklinde değil de ayrı ayrı meze tabaklarında alınır, sofra zengin görünür.

Arabada bekleme: Sahneye geç çıkmak makbul olduğundan (esaslı müşteri geç geldiği için), sırası önde olan, arabasında bekleyerek geç kalma numarası yapar, böylelikle sahne boş kalmasın diye sırası daha geç olan ama kuliste bekleyen sanatçı sahneye çıkmak zorunda kalır. Ertesi gün kıyamet kopardı.



Source link

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir