MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, şunları ifade etti:
“Son günlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin başlattığı, bazı televizyon kanallarının kadrolu yorumcuları tarafından da desteklenen, büyük bir şuursuzluk ve tahammülsüzlük örneği olan sokak çağrıları, Türkiye’nin çok tehlikeli bir sürece sokulmaya çalışıldığına işaret etmektedir.
Bu çağrı toplumsal huzuru tehdit eden sonuçlar doğurabilecek niteliktedir ve bu yönüyle kamu düzenini bozmaya dönüktür.
Demokrasi ve özgürlüklerin kullanılması adına yapıldığı ileri sürülse de demokrasi dışı arayışların tezahürüdür ve asla samimi ve masum değildir.
BİRAZ SAMİMİYET
Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sözü, samimiyet ve dürüstlüğün insan hayatındaki önemini en sade şekilde ifade eden evrensel bir öğüttür.
Samimiyet yalnızca bireysel bir erdem değil, toplumsal düzen ve ahlaki değerlerin de temelini oluşturmaktadır.
Toplumda güven duygusunu da pekiştiren samimiyet, aynı zamanda bireylerin, kurumların ve siyasetin en temel meselelerinden de birisi halindedir.
Günümüzde, bazı evrensel değer ve kavramların ve toplumsal birliği temsil eden ahlaki ilkelerin, gerçek anlamlarının dışında kullanılmaya başlanması, siyasette samimiyet sorununu daha da derinleştirmiştir.
Bu değerlerin, kişisel veya siyasi çıkarlar doğrultusunda araçsallaştırılması ve istismar edilmesi, yalnızca toplumsal güveni değil, demokratik düzeni de ciddi şekilde zedelemektedir.
BUGÜNKÜ CHP SİYASETİ AHLAKİ İLKELERDEN UZAK
Muhalefetin bilimsellikten ve gerçeklikten uzak, yalnızca popülist söylemlere dayanan politik yaklaşımları, siyaset kurumunun güvenilirliğini sorgulanır hale getirmektedir.
Nitekim bugünkü CHP siyaseti ahlaki ilkelerden ve samimiyetten uzak, yalan ve iftiraya dayalıdır.
Kendi kuruluş değerleriyle barışık olmayan Atatürk’ün aziz mirasına ihanet içerisindeki CHP, başkalarına da doğru ve dürüst olamamaktadır.
Oysa siyaset, bireysel veya partisel çıkarlar uğruna değerleri istismar etmek yerine, samimiyetle toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, evrensel ahlak ve bilimsel gerçekliği merkeze alan bir anlayışı benimsemelidir.
Ancak bu şekilde demokrasi, hukuk ve toplumsal barış gerçek anlamını bulabilecektir.
MEDYA SUÇ İŞLİYOR
Nurettin Topçu; “Ahlaksız siyasetin sonu zulümdür. Ahlak, siyasetin vicdanıdır.” derken, Cemil Meriç; “Ahlaktan yoksun bir siyaset, toplumun temellerini dinamitlemektir.”demektedir.
Bu sözler adeta CHP’nin bugünkü yöneticilerine söylenmiş ders mahiyetindedir.
CHP ve yandaşlarının toplumu isyana çağıran bir tutum içinde olması, siyasi ahlaktan uzak, hem toplumun huzurunu hem de demokrasiyi tehdit eden bir aymazlıktır.
Bu söylemler toplumsal gerilimi ve kutuplaşmayı tırmandırırken kin ve nefret dilinin yaygınlaşmasına yol açmakta, ülkemizin birliğine kast etmektedir.
Daha da üzücü hatta utanç verici olan ise, bazı medya yorumcularının bu sorumsuz söylemleri desteklemesi ve körüklemesidir.
MEDYA SORUMLU HAREKET ETMELİ
Medya yorumcularının, toplumu bilgilendirme ve bilinçlendirme görevlerini yerine getirirken büyük bir sorumluluk içinde hareket etmeleri meslek ilkelerinin de bir gereğidir.
Söz ve yorum özgürlüğü demokratik bir hak olmakla birlikte, bu özgürlüğün kamu düzenini bozacak, halkı isyana teşvik edecek şekilde kullanılması asla kabul edilemez.
Toplumu kaosa, şiddete veya isyana yönlendiren yorumlar, hem hukuki hem de ahlaki sorumlulukların ihlali anlamına gelmektedir.
Medyanın, barış, birlik ve sağduyuyu teşvik eden bir platform olması gerekirken toplumun güvenini ve huzurunu sarsacak söylemlerle kışkırtıcı bir üslup takınması etik ilkeleri aşan bir suç halidir.
Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan medyanın ahlaki ilke ve standartlara uygun hareket etmesi için, idari ve hukuki düzenlemelerin yapılmasının yanı sıra medyanın kendi özdenetim mekanizmalarının geliştirilmesi de sağlanmalıdır.
İKAZEN HATIRLATIYORUM
Birçok uyarısı zaman içinde doğrulanmış, haklılığı defalarca teyit edilmiş olan Partimizin söylediklerinin bir erken uyarı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ikazen hatırlatıyorum.
Her uyarısında haklı çıkan Partimiz, CHP’nin sorumsuz tutumunun yol açacağı sonuçlarla bir kez daha haklı çıkmayı asla arzu etmemektedir.
Tarihimizin çeşitli dönemlerinde yapay kutuplaşmalar toplumsal yarılmalara, milli birliğin örselenmesine sebep olmuştur.
Oysa milli birliğin güçlendirilmesi, milli bekanın teminindeki en etkili unsurdur.
Milli birliğin ve toplumsal alanda sağlanabilecek bir mutabakat zemininin olmazsa olmazlarından birisi de siyasetteki uzlaşma dinamiklerinin güçlendirilmesi, toplumsal hayata yön veren siyaset kurumunun istikrarlı yapılar halinde tutulabilmesidir.
“ÖNCE ÜLKEM VE MİLLETİM, SONRA PARTİM VE BEN”
Sosyal alandaki bütünleşme, siyasetteki uzlaşma dinamiklerinin güçlendirilmesiyle yakından ilişkilidir.
Siyaset alanında sürdürülebilir çözümler üretilmesi gereken temel sorun ise siyaset kurumunun ve siyasi partiler rejiminin istikrarlı, köklü ve kalıcı yapılara dönüştürülme ihtiyacıdır.
Bugün 170’den fazla siyasi partinin olması siyaset alanının genişlemesi anlamına gelse de bir yandan da siyasette cılız ve istikrarsız yapıların oluşmasına ve toplumsal bölünmüşlüğe de işaret etmektedir.
Böyle bir yapı siyasetteki sağlıksız oluşumların, istikrarı bozucu unsurların, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin etkin yapısına uygun olmayan kırılganlıkları ortaya çıkarmaktadır.
Sorumlu siyaset anlayışının bir gereği olarak “önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” şiarı ile siyaset yapan Partimiz, zorlu dönemlerin aşılmasında, egemenlik haklarımıza sahip çıkılmasında, milli birliğimizi muhafazada ve demokrasinin önünün açılmasında her zaman tarihî bir görev üstlenmiş, önemli bir fonksiyon ifa etmiştir.
Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi şerefli mücadelesini, ülkemizi ve milletimizi güvenli bir geleceğe taşımaya yeminli bir kararlılıkla yürütmektedir.
Partimiz şartlar ne olursa olsun Türkiye’nin millî varlığına ve tarihî misyonuna sahip çıkmıştır, çıkmaya devam edecektir.
“HER ŞEYDEN ÖNCE TÜRKİYE”
Milliyetçi Hareket Partisi, “çatışmacı değil uzlaşmacı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, kavgacı değil barışçı, ötekileştirici değil kucaklayıcı, bölen değil birleştiren, kaostan değil huzurdan beslenen, sorumluluk için gayret gösteren, Türkiye’yi ve Türk milletini geleceğe birlikte taşıma iradesini” ortaya koyan bir siyasî partidir.
Bu anlayış, Türk milletinin tarih ve kültür potasında erittiği değerler bütününü esas alan “kapsayıcı, kucaklayıcı ve uzlaşmacı” tavrımızın yansımasıdır.
O sebeple tüm vatandaşlarımızı “Her şeyden önce Türkiye” ve “Herkes eşittir Türkiye” anlayışı ile “millî birlik ve kardeşlikte buluşmaya, Türkiye’nin kutlu geleceğini hep birlikte inşa etmeye” çağırmaktadır.
Milli birliğin tesisine hayati önem atfeden Partimiz, program ve politikalarında toplumsal uzlaşma alan ve dinamiklerini ortaya koymakta, bunu hayata geçirmek için gayret göstermektedir.
Toplum kesimleri arasında siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda sağlanabilecek asgari uzlaşmanın toplumda geniş tabanlı bir uzlaşmayı tesis edebileceğine inanmaktadır.
Etnik kökeni, dini inancı, cinsiyeti, mezhebi, siyasi ve ideolojik aidiyetine bakılmaksızın devletimizin kuruluş esaslarına, Cumhuriyetin temel niteliklerine bağlılık, ülkemizi hep birlikte geleceğe taşımaya dönük kararlılık, bunun için yeterli olacaktır.
Böylesi bir uzlaşma vasatının oluşturulmaya çalışıldığı bir ortamda CHP’nin ve cumhur ittifakı karşıtı küçük partilerin toplumu isyana, ayaklanmaya, sokağa çağıran tutumları söz ve eylemleri tekraren ifade etmek gerekir ki demokratik düzene aleni saldırıdır.
Toplumda da karşılık bulmayan bu tavır, siyasetin sağlıklı bir zeminde gelişmesine, olgunlaşmasına ve kurumlaşmasına sekte vurmaktadır.
SİYASİ İKBALİNİ ŞİDDETE BAĞLAYANLARI UYARIYORUM
Başta CHP olmak üzere cepheleşmeden medet uman siyasi partileri, televizyon sahiplerini, yorumcuları, siyasi ikbalini sokakların şiddetine bağlamış olan düşkünleri uyarıyorum.!
Demokrasi dışı arayışlara girişenler bedelini ödemeye de hazır olmalıdır !
Milli birliğin güçlendirilmesine ve terörsüz Türkiye’nin inşa edilmesine provokasyonlarla mani olma arzusunda olanlar kaybedecektir.
Kim olursa olsun emperyalizme uşaklık edenler bu topraklarda yeşeremeyecektir.
Terör, sabotaj, provokasyon, isyan ve benzeri düşünce sahipleri emellerine ulaşamayacak, Türkiye’nin huzur iklimini bozmak isteyenler asla başaramayacaktır.
Türkiye’nin yükselişine kimse mani olamayacak, Türk ve Türkiye yüzyılı adım adım inşa edilecektir.
Bunun için Türkiye’nin önemli bir şansı olarak gördüğümüz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ve Cumhur İttifakına inançla sahip çıkıyoruz.
Erol Güngör’ün “Türk halkının kararlarına güvenmek gerekir; çünkü Türk halkı tarihte hiçbir zaman yanlış bir karar vermemiştir.” ifadesinden ilhamla; Türk milletinin ferasetine güveniyor, basiret ve karakterinin yüksek, iradesinin sağlam, verdiği kararların da doğru olduğuna inanıyoruz.”
Kaynak: Türkgün Gazetesi