İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, ABD Başkanı Donald Trump‘ın Filistinlileri başka ülkelere yerleştirme çağrısına ilişkin “Filistinliler yerine İsraillileri sürgün etsin. Onları Grönland’a götürsün. Böylece bir taşla iki kuş vururlar, İsrail ve Grönland sorununu çözerler.” dedi.
Bakan Arakçi, İngiliz Sky News televizyonuna yaptığı açıklamada, yeni bir nükleer müzakereye karşı olmadıklarını ancak İran’ın müzakerenin diğer taraflarıyla arasında bir güven sorunu olduğunu ifade etti.
“KARŞI TARAFIN GÜVENİMİZİ KAZANMASI GEREK”
İran’ın müzakerelere yeniden başlamak için kendisine güvendiğini söyleyen Arakçi, henüz bu noktaya uzak olduklarına işaret etti.
Arakçi, birçok zorlu sorunda çözümün diplomasi olduğunu ifade ederek “Ancak öncesinde karşı tarafın güvenimizi kazanması için birçok şey yapması gerek.” ifadesini kullandı.
“FİLİSTİNLİLER YERİNE İSRAİLLİLERİ SÜRGÜN ETSİN”
Arakçi, Trump’ın, Filistinlileri başka ülkelere yerleştirme çağrısı hakkında da yorum yaparak, “Bu geçmişte denendi ve başarılı olmadı. Filistin silinemez, Filistinliler sürgün edilemez.” ifadelerini kullandı.
Trump’a farklı bir öneride bulunan Arakçi, “Filistinliler yerine İsraillileri sürgün etsin. Onları Grönland’a götürsün. Böylece bir taşla iki kuş vururlar, İsrail ve Grönland sorununu çözerler.” diye konuştu.
“BU TOPRAKLAR FİLİSTİNLİLERİN”
Arakçi, “İsraillilerin kendi topraklarında yaşamaya hakkı olmadığını mı düşünüyorsunuz?” sorusuna yanıt vererek, “Herkesin yaşamaya hakkı vardır ancak kimsenin başkasının toprağını işgal etme hakkı yoktur. Bu topraklar Filistinlilerin. Kendi toprakları ve kaderleriyle ilgili kararı Filistinliler vermelidir.” dedi.
TRUMP’IN TARTIŞMALI AÇIKLAMALARI
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze’nin “temizlenmesi için” Ürdün, Mısır ve diğer Arap ülkelerin bölgeden daha fazla Filistinli mülteciyi kabul etmesi ve bu kişilerin “farklı yerlerde inşa edilecek konutlara yerleştirilmesi” çağrısı yapmıştı.
Trump, 23 Aralık 2024’te Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, Grönland’ın ülkesinin kontrolünde bulunması gerektiğine ilişkin söylemini yineleyerek, Ada’nın mülkiyeti ve kontrolüne sahip olmanın “mutlak zorunluluk” olduğunu savunmuştu.
